Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Kavala'nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğuyla karar veren mahkeme, vareste taleplerini kabul ederek davayı 21 Şubat 2022 tarihine erteledi
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın da bulunduğu toplam 52 sanığın yargılandığı birleştirilmiş Gezi ve Çarşı davasının üçüncü duruşması 17 Ocak 2022 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Sanık, avukat ve izleyici sayısının fazla olması nedeniyle İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin büyük salonunda yapılan duruşmada Gezi davası sanıklarından Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Hakan Altınay ve birleşen Çarşı davasından bir kısım sanık ile avukatları hazır bulundu. Davanın tek tutuklu sanığı olan ve 4 yıldan uzun süredir cezaevinde bulunan Osman Kavala ise duruşmaya katılmadı.
P24 tarafından takip edilen duruşmayı aralarında HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ali Şeker’in de bulunduğu çok sayıda kişi izledi.
“Savcılık iddiasını kanıtlamak zorunda”
Gezi davası sanıklarından Can Atalay söz alarak, usulen savunma aşamasında olunmadığını belirtti. Atalay, dosyanın merkezinde olan Gezi direnişini anlatacağını söyledi. Gezi Parkı olaylarında anayasal haklarını kullanan milyonlarca insanı fon kullanımıyla suçlamanın doğru olmadığını ifade eden Atalay, “Biz yahut tek bir Gezici bir tek kuruş ile dahi ilişkilendirilemezken iddianameyi yazan savcının meslek içi eğitim seminerleri AB tarafından fonlanmaktadır. İlk yargılamada Taksim Dayanışması adına söz alan sanıklar hem Gezi’nin akla ziyan komplo teorileri ile organize edilebilir bir toplumsal hareket olmadığını hem de kimsenin bunu finanse etmediğini açıkladılar. Savcılık bu iddiada ısrar edecekse bunu kanıtlamak zorunda” dedi.
TCK’nın Anayasal Düzene Karşı Suçlar bölümündeki 312. madde ile yargılandıklarını hatırlatan Atalay, “İddianamenizin ‘Anayasal düzen’ ifadesi ile sadece Anayasa’nın 8. maddesini kavradığını anlıyoruz. ‘Anayasal düzeni’ yürütme organına sıkıştıran bir ufuksuzlukla muhatap oluyoruz. Geriye isnat edilen eylem suç mudur sorusu kalıyor. Yani barışçıl gösterilerle hükümeti protesto etmek, kent hakkını savunmak, iddianamenin vurguladığı üzere şiddetsiz eylem ya da sivil itaatsizlik gerçekten hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçunu oluşturur mu?” diye sordu. Atalay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Osman Kavala hakkında verdiği ihlal kararına uyulmasını talep ederek sözlerini noktaladı.
Atalay’ın ardından Gezi davası sanıklarından Tayfun Kahraman savunması için söz aldı: “Gezi Parkındaki polis şiddetinden sonra sokağa çıkan toplum vicdanıydı. 80 ilde sokağa çıkan insanların haklı haykırışlarına ‘organize’ denilemez. Hiçbir para ya da güç böyle bir organizasyonu gerçekleştirebilecek güçte değildir. Bunu yaratan sadece anayasal hak talebidir. Buradan çıkarılacak herhangi bir suç yoktur.”
Gezi davası sanıklarından Mücella Yapıcı savunmasında, “Sahneye konulmuş, sonu belli bir oyunun figüranları gibiyiz. Bu yargılamaların sebebi Gezi’nin bugüne kadar kriminalize edilmesi. Çünkü bize beraat veren hâkim yok oluyor” dedi.
Atalay, Kahraman ve Yapıcı'nın avukatı Evren İşler, Gezi iddianamesini hazırlayan savcının delil üretmek iddiasıyla yargılandığını anımsattı. İşler, “delilleri yeniden kıymetlendirmek” suretiyle hazırlanan iddianamede, hangi delillerin neye dayanarak kıymetlendirildiği bilgisinin olmadığını söyledi. İşler, “Mahkemeler değişiyor ama kamusal iddia makamı değişmiyor. Bu da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının dosyaya özel önem verdiğini gösteriyor” diye konuştu.
“Varsayımlarla yargılanıyoruz”
Gezi davası sanıklarından Hakan Altınay savunmasında, “İlk yargılamada da söyledim; ben ne ile, niçin suçlandığımı anlamadım. Üzerime atılı suçlamaları reddediyorum. İddianamede şüpheye yer bırakmayacak şekilde sanığın ne ile hangi delillerle suçlandığı açık bir şekilde yazılmalıdır. Bu iddianamede bu ilkeye uyulmamıştır” dedi. Altınay, sonraki duruşmalardan vareste tutulmayı talep ederek sözlerini sonlandırdı.
Altınay’ın avukatı Tora Pekin, “Hakan Altınay Açık Toplum Vakfı nedeniyle suçlanıyor. Gezi'ye finans desteği yapıldıysa karar altına alınmış olması gerekir. Vakfın 2013 tutanak, karar defterleri, 2013’te fonladığı projeleri gösteren denetim raporlarının istenmesini talep ediyoruz” dedi.
Gezi davası sanıklarından Mine Özerden ise üzerine atılı fiil ve suçun ne olduğunu net bir şekilde öğrenmek için talepte bulunduğunu ancak mahkemenin bu talebi reddettiğini anımsattı: “Hangi hukuki ve somut delillerle suçlandığımı bilmeden nasıl savunma yapılır bilemiyorum. İsnat edilen suçların hiçbiri bulunamadığı ve kanıtlanamadığı halde Osman Kavala 1539 gündür hapiste. Delil yok, suç yok. Varsayımlarla yargılanıyoruz. Bizi yargılayan ve sürekli değişen mahkeme heyetlerinin binlerce sayfadan oluşan kopyala yapıştır iddianameyi okuduğunu farz ediyoruz. Siyasi baskılara rağmen işinizi anayasa ve hukuk çerçevesinde yapmak isteyeceğinizi düşünerek beraatimi, yurt dışı yasağımın kaldırılmasını ve duruşmalardan vareste tutulmayı talep ediyorum. Müşteki olarak geçen 60. hükümeti nasıl mağdur etmişiz öğrenmek istiyorum.”
Özerden’in avukatı Tuğçe Duygu Köksal, esasa ilişkin savunmalarını deliller toplandıktan sonra yapacaklarını belirtti. Köksal, orantılılık ilkesi gereği müvekkili hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını ve duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti.
Gezi davası sanıklarından Yiğit Ali Ekmekçi ise savunmasında, “Savcının kanıt sunmak ve delilleri kanıtlamak gibi bir kaygısı yok ve olmayacak da. İddianame ne yazık ki savcılığın hayal ürünüdür” dedi.
“Dosyadaki 51 kişi Kavala’nın tutukluluğunu uzatmak için figüran”
Kavala'nın avukatı İlkan Koyuncu, müvekkilinin “casusluk” suçlamasından tutuklu olduğunu ancak üç duruşmadır bu suçlamaya değinilmediğini hatırlattı. Kavala’nın tahliyesini talep eden Koyuncu savunmasına şöyle devam etti: “Mücella Yapıcı savunmasında ‘figüran gibiyiz’ dedi. Gibisi fazla. Bu dosyadaki 51 kişi Osman Kavala'nın tutukluluğunu uzatmak için figürandır. Bu siyasi bir davadır. Yerlisi, yabancısı, iktidarı, muhalefeti, bilen bilmeyen herkesin bir fikri var. Yani Osman Kavala tahliye olsa meclis grup toplantıları kısalır. Sayın savcıdan bugün tahliye yönünde bir mütalaa beklemiyoruz. Ama Amerika'nın, Rusya'nın, İsrail'in, Avrupa'nın arkasında durduğu bir kişiyi değil 4 buçuk yıl, 4 buçuk ay içeride tutamazsınız.”
Kavala'nın avukatlarından Köksal Bayraktar ise iddianamedeki TCK 309 ve 312. maddeleri yönünden suçlamalara ilişkin konuştu. Bayraktar: “Bu maddelere göre cebir ve şiddetin amacı TBMM'yi görevini yapmaktan alıkoyacak şekilde elverişli olmalıdır. Gezi olaylarında bu maddelerden söz etmek mümkün değil. İkinci iddianame Osman Kavala’yı ‘casus’ ilan etmiştir. İkinci iddianame objektif ve hukuki değildir. Siyasi bir iddianamedir.”
Bayraktar, mahkemenin üç duruşmadır aynı şablon cümleyi kullanarak Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı verdiğini ancak bu şablonun gerekçe içermediğini söyledi: “Üç duruşmadır verdiğiniz ara kararlarda ‘hukuki durumda değişiklik olmaması da gözetilerek isnat edilen suçun vasıf ve niteliği, yargılamanın geldiği aşama gereği adli kontrol tedbirleri yetersiz kalacağından tutukluluk halinin devamına’ diyorsunuz. Önceki iki mahkeme de aynı şablonları kullanmıştı. Ara kararlarda tahliye talebinin reddi ile ilgili gerekçe yok. Kanunda yer alan birtakım nitelemeleri ve kelimeleri yan yana getirerek tahliye taleplerimizi reddediyorsunuz. AİHM gerekçe olmaksızın tahliye taleplerinin reddedilmesini hukuka aykırı bulmaktadır. AİHM Osman Kavala başvurusunda 18. madde ihlali var dedi. Bu maddenin ihlali yargılamanın siyasi olduğu anlamına gelir. 19 Ocak'ta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararınızı değerlendirecek. Eğer tahliye kararı çıkmazsa AİHM konseyin yaptırım uygulamasına karar verecek. Bu yaptırım konseyden çıkma şeklindedir. Eğer AB'ye girmek istiyorsak AİHM kararlarına da uymak zorundayız. Bu hukuksuzluğa bugün son verin ve müvekkilimiz özgürlüğüne ulaşsın.”
Duruşma savcısı mütalaasında Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamını talep etti. Savcı ayrıca, vareste taleplerinin kabul edilmesini ve Özerden ve Altınay’ın adli kontrolünün de kaldırılmasını istedi.
Ara kararlarını açıklayan mahkeme, “hukuki durumda değişiklik olmaması da gözetilerek isnat edilen suçun vasıf ve niteliği, yargılamanın geldiği aşama gereği adli kontrol tedbirleri yetersiz kalacağından” oy çokluğuyla Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Sanıklara uygulanan adli kontrol tedbirlerinin devamına karar veren mahkeme, vareste taleplerini kabul etti. Dava 21 Şubat 2022 tarihine ertelendi.