Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Takva, Ocak ayında Van’da düzenlenmek istenen bir basın açıklamasını takip etmesi nedeniyle “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” ve “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılanıyor
Altı yıldan uzun bir süredir eylem ve etkinliklerin yasak olduğu Van’da Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) tarafından Ocak ayında düzenlenen ve HDP’li milletvekillerinin de katılımıyla gerçekleşen basın açıklamasını takip ettiği için hakkında dava açılan gazeteci Ruşen Takva’nın ilk duruşması 10 Haziran 2021 tarihinde Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianamede Takva’ya “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve “örgüt üyeliği” suçlamaları yöneltiliyor.
“DHA, İHA ve AA ile aynı amaçla oradaydım”
P24 tarafından takip edilen duruşmada Takva ve avukatları hazır bulundu.
Duruşmada savunması için söz alan Takva, suçlama konusu yürüyüşü gazeteci olarak takip ettiğini söyledi. Takva, “Van'da DBP'nin yapmak istediği basın açıklamasına gazeteci olarak katıldım. Sadece ben değil DHA, İHA ve AA gibi ana akım medyanın temsilcileri de açıklamayı takip etti. Onlar hangi amaçla orada yer aldılarsa ben de o amaçla ordaydım” diye konuştu.
Soruşturma bile açılmaması gereken bir dosyanın davaya dönüştüğünü söyleyen Takva, “İddianamede olayın tarifi yapılırken ‘Kürt’ kelimesi küçük harfle başlamış, devamında yazılan "Türk" ifadesi imla kurallarına uygun yazılmış. Soruşturma savcısı ya imla kurallarına hakim değil ya da ırkçı ve politik saiklerle iddianame hazırlamış. İki durum da oldukça vahim” dedi.
İddianameye atıfta bulunan Takva, “8 Ocak günü basın açıklaması için toplanan kitleyi takip etmek için bulunduğum yerde kitleyi arkamda gösteren bir fotoğraf karesi ile kitleyi sevk ve idare ettiğim kanaatine varılarak örgüt yöneticisi olduğum kanısına varılmış. Peki, ben bir gazeteci olarak soruşturmayı hazırlayan duruşma savcısını yolda yürürken arkasında herhangi bir siyasi parti binası ile fotoğraflarsam, ‘siyasi partiden talimat alıyor’ diyebilir miyim?”
Mahkeme heyetinin “Yürüyüşün olacağını nereden öğrendiniz” sorusuna karşılık Takva, “Ben gazeteciyim, haber havuzumuz var, öncesinden haber edilir, biz de bu bilgiyle tercihte bulunarak açıklamaya gideriz” dedi.
“Kolluk kuvvetleri de savcılık da gazeteci olduğumu biliyor”
Daha sonra A.Ş. isimli polis memuru tanık olarak dinlendi. A.Ş. verdiği ifadede, “Kürt birliği konusuyla ilgili basın açıklaması yapılacaktı. Valilik uygun bulmayarak yasakladı. Ancak basın açıklamasını yapacaklarına dair haberler yapıldı. Biz de güvenlik amacıyla oraya gittik. Önce uyarı ve engelleme oldu sonra müzakere yapıldı. Orada bir arkadaşımız yaralandı. Ruşen Takva da grubun içindeydi ama yönlendirmiş de olabilir, yönlendirmemiş de, net bir şeyim yok. Müzakere aşamasında da orada olabilir de, olmayabilir de. Tam olarak hatırlamıyorum” diye konuştu.
Tanik ifadesinin ardından tekrar söz verilen Takva, beyanlara karşı “Polis memuru, ihtimaller üzerine bir beyan verdi. O gün orada yaşananları gazeteci olarak takip ettiğimi memur bey de biliyor. Gazeteci olduğumu bilmesine rağmen muğlak cevaplar veriyor. Aleyhime olan beyanlarını kabul etmem mümkün değil” şeklinde konuştu.
“Müvekkilime yargısal mobbing uygulanıyor”
Takva'nın savunmasının ardından söz alan Avukat Mahmut Kaçan, gazeteciliğin suç olmadığını söyledi. Kaçan, “İddianamede müvekkilimle ilgili somut bir eylem yok. Tamamen klişe ve polis fezlekesinin iddianameye dönüşmüş hâliyle karşı karşıyayız. Dosyada yer alan sosyal medya paylaşımları da müvekkilimin gazeteci olduğunu gösteriyor. Dosyada müvekkilime atfen bir eylem olsaydı savunma yapacaktık ama öyle bir kanıt veya eylem de yok. Birbirinden kopuk bir iddianameyle yargısal bir mobbing uygulanıyor” diyerek Takva’nın beraatını istedi.
“İddianame zorlama bir şekilde hazırlanmış”
Son olarak Takva'yı savunan Avukat Burcu Şeber, “Bu iddianame itekleyerek ve ihtiyatsız bir şekilde hazırlanmıştır. Her dava eşiğinde tüm hukukçuların kendilerine şu soruları sorması gerekir. Siz kimsiniz? Neyi temsil ediyorsunuz? Nedir varlık sebebiniz?” diyen Şeber, “Gazeteci Ruşen Takva, yapılan basın açıklamasında yurttaşlar ile birlikte yürümüş müdür? Herhangi bir slogan atmış mıdır? Elinde pankart var mıdır? Ya da polise mukavemet etmiş midir? Aslında bu soruların cevabı hepimizin malumudur. Buna benzer en ufak bir delil olsaydı dosyaya konulacağından şüphemiz yoktur. Düşünce özgürlüğünün mutlakıyeti sadece düşünmek değildir. Sınırsız bir kullanım hakkı vardır. Bu yüzden basın hürdür, sansür edilemez” dedi.
Yapılan savunmaların ardından duruşma savcısı mütalaasını hazırlamak için süre istedi. Mahkeme heyeti, davayı 12 Ekim 2021 tarihine erteledi.