Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

SÖYLEŞİ: İçerik kaldırma uygulamaları nedeniyle haber arşivleri tehlike altında

SÖYLEŞİ: İçerik kaldırma uygulamaları nedeniyle haber arşivleri tehlike altında

 

Gazeteci Çağrı Sarı, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve akademisyen Yaman Akdeniz’in katılımıyla erişim engelleri ve bu engellerin basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki sonuçları konuşuldu

 

Expression Interrupted platformu, erişim engelleri ve bu engellerin basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki sonuçlarının tartışıldığı çevrimiçi bir söyleşi düzenledi. Gazeteci Meltem Akyol’un moderatörlüğünde 18 Mayıs günü gerçekleşen söyleşide Evrensel gazetesi editörü Çağrı Sarı, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz konuşmacı olarak yer aldı.

 

 

Sulh Ceza Mahkemeleri tarafından haber içerikleri ve sosyal medya paylaşımlarına yönelik olarak verilen erişim engelleme kararları, son yıllarda basın özgürlüğü ve sansür bağlamında en çok tartışılan konulardan biri. Anayasa Mahkemesinin (AYM) geçen yıl dokuz başvuruyu birleştirerek verdiği ve erişim engellerinin ifade özgürlüğüne engel oluşturduğunu belirttiği pilot kararına rağmen sulh ceza hâkimlikleri çok sayıda URL ve alan adını çeşitli gerekçelerle erişime engellemeye devam ediyor.

 

6 yılda 15 bin 832 haber kaldırıldı

 

Kurucusu olduğu İfade Özgürlüğü Derneğinin verilerini paylaşan Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Türkiye’de 2007’den 2020 sonuna kadar 437 bin web sitesinin erişime engellendiğini söyledi. 2021 itibariyle bu rakamın 530 binlere çıktığını kaydeden Akdeniz, özellikle 2015 sonrasında yapılan değişikliklerle birlikte haber sitelerinin de erişime engellendiğini belirtti. Akdeniz “Nisan 2015’te 5651 sayılı Kanun’a 8a maddesinin eklenmesiyle birlikte sendikaorg’dan Kürt haber sitelerine erişim engeli getirildi. Jin News geçtiğimiz 18 aylık süreçte 53 defa engellendi. Sendikaorg’un 63 defa engellenme sürecine çok benzer bir süreç söz konusu” diye konuştu.

 

Akdeniz, 2014 yılında 5651 sayılı Kanun’da yapılan bir diğer değişiklikle birlikte “kişilik haklarının ihlali” durumunda da erişim engeli kararları verilmeye başlandığını belirtti. Kanunun kişilik hakları ihlalini düzenleyen 9. maddesi uyarınca 2014 yılından 2020 sonuna kadar 468 farklı hâkimlik tarafından verilen 5 bin 136 farklı kararla 22 bin 554 habere erişim engeli getirildiğini aktaran Akdeniz, kaldırılan, çıkartılan veya silinen 15 bin 832 haber tespit ettiklerini de ekledi.

 

Akdeniz, “2021’de ise silinen veya çıkartılan haber sayısında ciddi bir artış bekliyoruz. Çünkü Temmuz 2020 yılında 5651 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerle 9. madde kapsamında, yani kişilik haklarının ihlali gerekçesiyle, artık hâkimlikler haberlerin yayından kaldırılmasına da karar verebiliyor. Bu da aslında sansürün bir nebze başarılı olduğunu gösteriyor. Çünkü haberleri sildiğiniz ve kaldırdığınız zaman o haberler tamamen yok olmuş oluyor” ifadelerini kullandı.

 

Akdeniz, 2023 seçim sürecinde ve yakın zamanda Meclise sunulması beklenen dezenformasyon yasasıyla birlikte bu rakamların artmasının beklendiğini belirtti.

 

“Haber arşivleri tehlikede”

 

İçerik kaldırma uygulamalarıyla birlikte gazetelerin ve haber sitelerinin arşivlerinin ciddi bir tehlike altında olduğuna dikkat çeken Akdeniz, “Yalnızca dün veya bugün yayımlanmış haberler için erişim engelleme kararları alınmıyor. Yeni bir kavram olarak karşımıza çıkan unutulma hakkı uygulamasıyla 2000’li yılların başına kadar giden bazı haberlerin yayından çıkartıldığını gördük. VPN gibi teknolojiler internette duran fakat bizim erişemediğimiz sitelere erişmemizi sağlayan teknolojilerdi. Ama olmayan bir şeye erişmek mümkün değil. Arşivlerin mutlaka elektronik olarak yayından kaldırılsa bile tutulması lazım” dedi.

 

Akdeniz, hâkimlikler tarafından kararın tebliğ edilmesinden sonra dört saat içinde içeriğin kaldırılmaması durumunda haber sitelerinin ciddi para cezaları ve soruşturmalarla karşı karşıya kalabileceğini söyleyen Akdeniz, arşivlerin elektronik ortamda tutulmasının, erişime engelleme kararlarının haberleştirilerek duyurulmasının ve “sembolik” de olsa bu kararlara itiraz edilmesinin önemine dikkat çekti.

 

Akdeniz şu ifadeleri kullandı: “Erişim engelleme kararı verildiğinde bazı haber siteleri haberlerini kaldırdıkları zaman kendilerine oto sansür uygulamış oluyor. Kaldırmadıkları zaman haklarında soruşturma açılması veya para cezası kesilmesi ihtimali artıyor. Fakat şunu yapmak mümkün: Biz Engelliweb projesi kapsamında, kamuyu yakından ilgilendirdiğini düşündüğümüz siyasi nitelikte engellemeler olduğunda bu kararların içeriklerini hem Twitter’dan hem web sitemizden paylaşıyoruz. Fakat bunları paylaştığımız için derneğin web sitesine de erişim engelleme ve içerik çıkartma kararları gelmeye başladı. Hepsine itiraz ediyoruz, bütün itirazlar reddediliyor. AYM’ye götürüyoruz sonra senelerce bekliyoruz. Kararlara sembolik de olsa itiraz edilmesi lazım. AYM önündeki 500’den fazla erişim engelleme başvurusunun 300’den fazlasını biz yaptık. Bunları yaptığınızda amaç kazanmak da değil. Tarihe not düşülmesi. Çünkü AYM başvurularla ilgili kararları yazarken engellenen ya da kaldırılan haberi de dolaylı olarak vermiş olacak.”

 

“AYM stratejik karar verip aradan çıktı”

 

AYM geçtiğimiz aylarda dokuz bireysel başvuruyu birleştirerek erişim engellerinin ifade özgürlüğüne engel oluşturduğunu ve 5651 sayılı kanunun kişilik hakları ihlaliyle ilgili 9. maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu tespit etmişti. Akdeniz, AYM’nin önündeki başvurulardan kamuoyunu rahatsız etmeyecek dokuzunu seçip birleştirilerek bu kararı aldığını, ancak sorunun çözülmesi için Meclisten kanunda değişiklik yapmasını istediğini ve bu nedenle de önünde bekleyen başvuruları incelemeyi bir yıl süreyle durdurduğunu anlattı. Akdeniz, “AYM stratejik olarak hem pozitif bir karar vermiş oldu hem de aradan çıktı. Madem yapısal sorun tespit ettin bekleyen başvurular hakkında vermedin? Kaldı ki dokuz tane, siyaseten hükümeti rahatsız etmeyecek başvuruyu seçti birleştirdi” diye konuştu.

 

“Gazetecilerin önemsediği meseleler kamuoyunda görünmez kılınıyor”

 

RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, online sansür probleminin temelinde, bağımsız olmayan mahkemelerin olduğuna dikkat çekti. Önderoğlu, “Mahkemelerin güttükleri misyon ile gazeteciliğin toplumu bilgilendirme misyonu çok ağır bir şekilde çarpışıyor. Bütün bu online uzamı bir tünel içerisinde yolculuk ediyormuş hissine benzetirseniz eğer Türkiye’deki bu online uzamın çatısının her geçen gün daraltıldığını görürsünüz. Tünelin tepesi her geçen gün daha da daralıyor. Dolayısıyla siz bu uzamın içerisinde ilerlediğiniz zaman nelerden mahrum kaldığınızı bilmiyorsunuz. Sadece internette dolaşan bilgiyi görebiliyorsunuz. Bu hissin yurttaşça kavranması son derece önemli. Yolsuzluk, kayırmacılık, dinsel sömürü, cinsel saldırılar, gerçek anlamda hakaret meselelerinin görünür olmadığı bir toplumda sağlıklı bir diyalog ve haber alışverişi mümkün değil” diye konuştu.

 

Gazetecilerin çalışmalarına ve haberle ilgili yapılan paylaşımlara gelen müdahalelerle ilgili RSF’nin Türkiye rakamlarını paylaşan Önderoğlu, yalnızca 2021 yılında 975 habere erişim engeli getirildiğini; son 5 yılda haberlere gelen erişim engeli sayısının ise 5 bin 976 olduğunu söyledi.  “Erişim engeli getirilen haberlerin imzacıları bu toplumun araştırma gücünü temsil eden gazetecilere karşılık geliyor” diyen Önderoğlu “Dolayısıyla hedefin çok iyi seçildiği ve o gazeteciler neyi önemsemişse o konuların da toplumsal kamuoyunda görünmez kılınması için çok isabetli vuruşların yapıldığı bir problemle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

 

Türkiye’de hak arama anlamındaki kurumsallığın çok zengin olduğuna değinen Önderoğlu, “Kurumsallık açısından Türkiye sanki demokratik bir hak arama sürecinin işletilebileceği bir ülkeymiş gibi görünüyor. Ama fiili olarak yargının bağımsız olmaması ve siyasi talimatlar sonrasında temel özgürlükleri sistematik şekilde çiğnemesi büyük bir sorun” dedi.

 

Uluslararası gazetecilik ve ifade özgürlüğü heyetlerinin Ankara’da Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinden randevu alma imkânı olamadığını kaydeden Önderoğlu şöyle devam etti: “2021 Ekim ayında ilk defa Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Departmanından randevu alamamıştık örneğin. TBMM’de Dijital Haklar Komisyonu da dahil olmak üzere ne zamanki AKP ve MHP milletvekilleriyle temas kurmaya çalışsak ya yanıt alamıyor ya da ret yanıtı alıyoruz. Benzer yaklaşım RTÜK’ün iktidar bileşeni üyelerinden de geliyor.”

 

“Şekil değiştirmiş sansür mekanizması oluştu”

 

Birçok içeriği erişime engellenen ve yayından kaldırılan Evrensel gazetesinin editörü Çağrı Sarı, gelen engellemelerin büyük kısmının iktidar kanadından olduğunu belirtti. Engellenen içeriklerinin Türkiye siyaseti ve kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından önemli haberler olduğuna dikkat çeken Sarı, “Biz bunları yapmayacaksak neyin haberini yapacağız?” diye sordu.

 

Gazeteciler üzerinde her dönem bir baskı unsurunun söz konusu olduğunu belirten Sarı, parlamenter sistemden tek adam rejimine geçilmesiyle baskının daha da hissedilir olduğunu ifade etti. Sarı,“Biz bunun yansımasını basın sektöründe görüyoruz. 90’larda gazetecilerin sokak ortasında öldürüldüğü bir zamanlardan geldik. Bugün açısından baktığımızda 2016’dan sonra her şeye yasak denilen şekil değiştirmiş bir sansür mekanizması oluştu. Bu önümüzdeki süreçte seçimlere giderken çok daha büyük çok daha sert bir süreci yaşayacağız. Belki elimizde çıkarabileceğimiz bir gazete bile kalmayacak” diye konuştu.

 

Erişim ve içerik engellemelerinin toplumsal hafıza açısından taşıdığı risklere de değinen Sarı şöyle devam etti: “Haberin içeriğini koruyarak nasıl ceza almadan haber yaparım diye düşünerek hepimiz hukuk öğrendik. Habere VPN’le ve takla attırmadan ulaşabilmeliyiz. Bu sistemin kendisi sansürdür. Biz buna karşı mücadele etmek zorundayız. Bütün gazeteci meslek örgütleri bir araya gelerek okurun gazeteciye sahip çıkarak bunun sonucunu bulmak ulaşmak zorundayız. Bundan 20 yıl sonra gazetecilik yapacak insanların bugün yaşananlardan haberleri olmayacak. Geçmişini bilmeyen bir nesil tehlikesi var. Bunlara karşı bir araya gelip örgütlenmemiz gerekiyor.”

 

Yukarı