Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
TGS Örgütlenme Uzmanı İlyas Coşkun: Gazetecilerin ekonomik ve sosyal hak mücadelesi ile editoryal bağımsızlık mücadelesinin birlikte verilmesi gerektiğini içselleştirmeliyiz
MELTEM AKYOL
Sputnik’in Türkiye ofislerinde Ağustos ayında başlayan grev 14 Kasım itibarıyla 90 gününü doldurdu. Başladıklarında Ağustos’un en sıcak günleri idi, şimdi kış kapıda, gazeteciler sokakta.Peki ne için? Biraz başa sararak anlatalım.
Sputnik Türkiye’de çalışan gazeteciler, 2022 yılında Türkiye Gazeteciler Sendikasına (TGS) üye olmaya başladı. Ocak 2023’te Sputnik’te gereken çoğunluk sağlandı ve TGS Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yetki başvurusunda bulundu. Bakanlık, 16 Ocak 2023 tarihinde sendikaya yetkili olduğunu bildirdi. Şubat 2023’te TGS ile Sputnik işvereni arasında görüşmeler başladı. Görüşmeler iyi gidiyordu, ta ki iş ücretlere gelene kadar.
Burada Sputnik’e dair de biraz bilgi verelim: Sputnik, Rusya’da hükümete bağlı Rossiya Segodnya Uluslararası Haber Ajansı’nın (MİA Rossiya Segodnya) sahipliğindeki bir kuruluş. Dünyada 34 ülkede 30’dan fazla dilde yayın yapıyor. Dünyanın her yerinde muhabirleri, editörleri var.Türkiye’nin yanı sıra ABD (Washington), Çin (Pekin), Fransa (Paris), Almanya (Berlin), Mısır (Kahire) ve İngiltere (Londra) de dahil olmak üzere dünyanın kilit önem taşıyan ülkelerinde bölge ofisleri bulunuyor. Sputnik’in İstanbul ofisinde 40, Ankara ofisinde de 16 olmak üzere 56 kişi görev yapıyordu.
TGS ile yürütülen görüşmelerin Temmuz ayında tıkanması üzerine Bakanlık bir arabulucu görevlendirdi. Sputnik işvereni, bir kez daha herhangi bir teklifle gelmedi. Bunun üzerine TGS, 24 Temmuz 2023’te Sputnik’in hem Ankara hem de İstanbul bürolarına grev ilanını astı. 17 Ağustos 2023 itibarıyla greve çıkılacaktı ki Sputnik, dördü Ankara bürodan, 20’si ise İstanbul bürodan olmak üzere toplam 24 TGS üyesini işten attı. Bahanesi “küçülme” ve “verim artırma”ydı. Yani Sputnik, “ekonomik sıkıntı” içindeydi. Ama nasıl oluyorsa “ekonomik sıkıntı” içerisinde bulunduğu için gazetecileri işten atan Sputnik, bundan kısa bir süre önce ofislerinin kirası 600 bin lira olduğu söylenen Süzer Plaza’ya taşınmıştı. Grevin tam da o plazanın önünde sürdüğü notu ile devam edelim.
İkna odaları, işten atma, açlık sınırında ücret
Peki sendika örgütlenme çalışmalarından işten atmalara giden süreçte ne oldu? Bu sorunun yanıtı için TGS Örgütlenme Uzmanı İlyas Coşkun’a sözü verelim:
“TGS’nin bütün iyi niyeti ve çözüm odaklı önerilerine rağmen, işveren, özellikle ücret konusunda hiçbir teklif vermedi. Sendika, grev ilanı sırasında yaptığı açıklamada da işvereni yeniden masaya, anlaşmaya davet etti. Sputnik işvereni ve Türk yöneticileri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlarını çiğneyerek üyelerimizi istifaya zorladı. İş yerlerinde ikna odaları kuruldu, çalışanlara sendikaya üye olup olmadıkları soruldu, istifa baskısı yapıldı. Bu süreçte işveren, İstanbul Şirinevler’deki ofisini Şişli’de bulunan Süzer Plaza’ya, aylık kirası yüzbinlerce lira olan bir ofise taşıdı. Buna rağmen aynı süreçte, sözde ‘ekonomik gerekçelerle’ Eylül ayında 20 çalışanı toplu şekilde işten çıkaracağını da Sendika ve Bakanlığa bildirdi. Haklarımızı savunmaya devam etmemiz üzerine işveren, Eylül ayında yapacağını bildirdiği işten çıkarmaları apar topar 7 Ağustos günü, üstelik 24 çalışanı çıkararak gerçekleştirdi. Ayrıca işten çıkarılanlardan biri de işyeri sendika temsilcisiydi.”
Kanunlara göre sendika temsilcisinin iş akdinin “ekonomik” nedenle feshedilemeyeceğinin açık olduğunu vurgulayan Coşkun, şöyle devam etti: “İşten çıkarmanın bu yönüyle bile, gerçekte ekonomik değil sendikal nedenli olduğu görülebilir. İşverenin bu gözdağı üzerine TGS de 17 Ağustos günü greve çıktı. İşverenin, grevin etkisini kırmaya dönük hamleleri de oldu. Grev sürerken yasadışı bir şekilde işe alımlar yapan işveren, Türk yöneticiler eliyle kimi üyelerin sendikadan istifa etmesini sağladı. İşten atılmalara tepki gösteren kimi programcılar ise, zaman içinde yeniden iş başı yapmaktan çekinmedi. Kimi çalışanlar da sanki bu grev yokmuş, işveren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı çiğnemiyormuş gibi çalışmaya devam etti. Bu grev sürdüğü sürece Sputnik’te haber adına hiçbir şey yok. Okur ve dinleyiciler bilsin ki grev başarıyla sonuçlanmadığı sürece bu kurumda meslek etiği ve dayanışması da olmayacak.”
Sputnik grevinde gazetecilerin taleplerinden biri de adil ücret. Burada ortalama net ücretin 15 bin lira dolayında olduğu söyleniyor. Sputnik grevinin başladığı Ağustos ayında Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) verilerine göre dört kişilik bir aile için “açlık sınırı” 12 bin liraydı. Yani Sputnik Türkiye çalışanlarının açlık sınırında yaşadığını söylemek hata olmaz. Tam da bu nedenlerle greve çıkan gazetecilerden biri de Günce Nur İnce. Sputnik’te editörlük de spikerlik de yapan İnce şu ifadeleri kullandı: “Çok düşük ücretle çalıştım. Artık bunu kabul etmek istemedim. Her gün ekonomik kriz haberi yaparken enflasyonun altında biz eziliyoruz.”
Gazetecilerin özel sağlık sigortası ve evden çalışanlara fatura desteği gibi talepleri de var. “Sadece İstanbul’un değil, belki de Türkiye’nin en merkezî, en pahalı yerlerinden bir tanesinde, Süzer Plaza’da ofisleri. Hal böyleyken Sputnik, çok asgari düzeyde tuttuğumuz taleplerimizin hiçbirine bir teklif bile vermedi. Sendikal haklarımız hiçe sayıldı” diyor İnce ve ekliyor: “Grev kararını İstanbul ve Ankara ofislerine astığımızın ertesi günü Sputnik 24 gazeteciyi işten çıkardı. Yani burada hem işe dönme eylemi hem de grev yapıyoruz.”
Bakanlık hala inceliyor
Sendikalı olmak anayasal bir hak. Grev yapmak da öyle. Dahası yasaya göre “kimse sendikalı olduğu için işten çıkarılamaz.” Bu açık hüküm ihlal edilirken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı gibi kurumlar ise konuyu halen “inceliyor.”
Coşkun bu konuda yaşananları şöyle aktarıyor: “Grev kırıcılarıyla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Hukuksuz işten atmalarla ilgili hukuki süreç de yürüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işyerine müfettiş göndererek usulsüzlükleri yerinde tespit etti. Konuyla ilgili raporunu yakında taraflarla paylaşacaktır. Sendikal mevzuatı bilen hiç kimsenin göz ardı edemeyeceği netlikte bir tablo var. Geçtiğimiz günlerde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na katılan Sayın Bakan Vedat Işıkhan da Sputnik greviyle ilgili gelen sorulara, ‘Sendikal ihlaller konusunda inceleme sürüyor’ diyerek yanıt verdi. Ortada bir ihlalin olduğu çok net. Sorun, bürokrasinin işi ağırdan alması. Sputnik Türkiye ofislerinde yaşananlar sadece bizim sorunumuz değil. Anayasa çiğneniyor. Buna Türkiye Cumhuriyeti devleti ve yetkili kurumları sessiz kalacak mı kalmayacak mı, göreceğiz. İletişim Başkanlığı nezdinde de girişimlerimiz oldu, ancak bugüne kadar ne dolaylı ne doğrudan konuyla ilgilendiğine dair bir işaret verdi.”
“İlk kez hâkim karşısına çıkacağım: O da işe iade davası”
TGS Sputnik İş Yeri Temsilcisi Nejdet Eksilmez de meselenin anayasal haklar boyutuna dair şunları söylüyor: “Ben ilk kez hâkim karışışına çıkacağım ve bu bir işe iade davası olacak. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bana verdiğini zannettiğim bir koruma kalkanı altındayken, işyeri temsilcisi olarak çalışırken, sendikal güvence altındayken işten atıldım.”
Eksilmez, greve çıkarken taleplerinin yalnızca ekonomik olmadığını belirtiyor: “Aldığımız ücretler artık bize yetmiyordu ama taleplerimiz sadece ücretle sınırlı değil. Ama şu net bir gerçek: Gazeteciler geçinemiyor. Gazeteciler özgür olmalı, gazeteciler tutuklanmamalı, gazeteciler işkence de görmemeli, bunun yanında gazeteciler iyi de bir gelir sahibi olmalı. Bunlar birbirinden ayrı mücadeleler değil, ortak mücadeleler. Haberin mutfağında çalışan binlerce gazeteci; ekran yüzü olan kişilerle eşit koşullara sahip değil. Hatta birçoğu Türkiye ortalamasının altında maaş alıyor. Sabah uyandığı zaman kendi ekonomik durumunu düşünen bir gazeteci nasıl ekonomi haberi yapabilir? Gazetede, radyoda, televizyonda, matbaada çalışan bütün basın emekçilerinin artık ekonomik olarak iyi koşulda çalışması gerekiyor.”
“Türkiye’de sendikal mücadelelerdeki başarı bizi sendikalı olmaya itti” diyor Eksilmez. Son dönemde önce BBC’nin İstanbul ofisi, soğuğun iliklere kadar işlediği bir dönemde Ocak 2022’de hakları için greve çıktı. On beş günlük mücadele zaferle sonuçlandı. Ardından Agence France-Presse’in (AFP) Türkiye ofisinde çalışan gazeteciler 3 Mayıs (2023) Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde greve gitti. Grev dokuzuncu günde kazanımla bitti.
Eksilmez, “Sputnik’te verdiğimiz sendikalaşma mücadelesini Türkiye’deki sendikal örgütlenmenin son dönemde kazandığı yükselişin bir parçası olarak değerlendiriyorum” diyor ve ekliyor: “Ekonomik sıkıntıların en yoğun yaşandığı medya sektöründe basın emekçilerinin yakın zamandaki sendikal örgütlenme girişimleri ve elde ettikleri kazanımlar, açıkçası bize umut verdi. Biz de bu greve tüm meslektaşların grevi olarak bakıyoruz. Konuşmalarımda her defasında şunu söylüyorum: 30 gün kendimiz için direndik, sonrası sizin greviniz. Siz ne kadar sahip çıkarsanız biz o kadar direneceğiz. Ülkede direnişlerin azaldığı bir ortamda bizim direnişin sembolü olmamız anlamlı ve önemli. Bunun sahiplenilmesi gerekiyor. Burada alacağımız kazanımlar önemli, aksi halde ‘bakın orada işten attılar, bir şey olmadı’ güvencesi patronları cesaretlendirir.”
Sendikalı olana paket set: İstifaya zorlama, mobbing, terfi, unvan…
Medya sektöründe gazetecilik faaliyeti yürüten 27 bin kayıtlı çalışan var. Coşkun’un aktardığına göre kayıt dışı ile birlikte bu sayı toplam 40 bin dolayında.
“Sektörün en büyük iki sorunu örgütsüzlük ve yüksek işsizlik oranı. Bu da düşük ücrete, uzun çalışma saatlerine, sosyal haklardan yoksunluğa ve güvencesizliğe neden oluyor. Bu sarmaldan kurtulmak için gazeteciler ya kolektif mücadeleye, sendikalaşmaya doğru adım atıyor ya da daha bireyci, kendi hesabından başkasını düşünmeyen bir tavra sürükleniyor” diyor Coşkun. Bu yaşananların her sektörde görülebileceğinin altını çizen Coşkun, ilk kez sendikalı olunduğunda çalışanların bir “eylem seti” ile karşılaştığını belirterek konuyu şöyle detaylandırıyor: “Bunun en başında da sendikadan istifaya zorlamak için yapılan birebir görüşmeler var. Sputnik’te tabiri caizse üyeleri ‘ikna odalarına çekme’ öne çıktı. Sendikal süreçte işveren ve yöneticilerin sıklıkla tercih ettiği bir yöntem bu. Kimi çalışana havucu gösteriyor, yani unvan, prim, ücret artışı veriyor; güçlü karaktere sahip kimilerini de mobbing ve işten atma tehdidi ile yıldırmaya çalışıyor ve hatta işten atıyor.
“Bu her sektörde, her sendikalaşma girişiminde karşılaşabileceğimiz bir eylem seti. Sebebi de çok açık; sendikasız işyerinde tek kural koyucu işverendir. Yaratılan maddi değerin bir kısmının ücretler yoluyla nasıl dağıtılacağına ya da dağıtılmayacağına tek karar veren yine işverendir. Sendikalaşma; işyerinde yaratılan maddi değerin görece daha adil pay edilmesine, masraf olarak görülen iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin sağlanmasına ve iş güvencesine doğru önemli bir adımdır. İşverenler bu adımdan korkar, iktisadi açıdan bunu kârlı görmez ve engellemeye çalışır.
“Tekil olarak işverenlerin iyi ya da kötü olması değildir sorun. Aksine işverenler, ait oldukları sınıfın bilinciyle bu şekilde davranırlar. Özetle, işverenler duygusal değil, oldukça bilinçli bir şekilde sendikalaşmaya karşı duruş sergiler.”
Beklenmedik anda gelen korna sesi, selam çakan işçi, turist: Dayanışma güzelleştirir
Dayanışma, grevlerin olmazsa olmazı. Sputnik grevi boyunca gelen dayanışmayı “umudu artıran yürekler” olarak ifade ediyor Eksilmez ve ekliyor: “Düşünsenize insanların ailesine, arkadaşlarına zaman ayıramadığı şu dönemde hiç tanımadığımız insanlar, bizim var ettiğimiz bu haysiyet duruşunu yüreğinde hissediyor, kendine ait görüyor, sahipleniyor ve alana gelip bizimle bu direncini paylaşıyor. Bunu çok önemli buluyoruz. Hiç beklemediğimiz anda Sputnik’in plaza camından içeri sızıp, yöneticilerin sinirlerini bozacak kadar kararlı çalan bir korna sesi bizi kendimize getiriyor. Yürüyerek geçen bir turist selam çakıyor bazen, bazen de belki daha önce defalarca haksızlığa uğramış ancak yalnız kalmış bir işçinin yanımızdan geçerken verdiği anlamlı tepkiler... Dayanışma, bu mücadelemizin olmazsa olmazı. Her sektörden işçiler bizimle ve bunu açıkça ifade ediyor. Sanatçısından metal işçisine, gazetecisinden tarım işçisine herkes bizimle ama yetmiyor, bu dayanışmayı artırmamız gerekiyor.”
Grev süreci boyunca can sıkanların da olduğunu aktarıyor Eksilmez: “Grev alanı bize çok şey öğretti. İhanetin ve kişisel çıkarların, birçok değerin üzerinde yer tuttuğunu bir kez daha görmüş oldum. Cesarete, mücadeleye, hırsa, dayanışmaya tanık olduğum gibi, yan çizmeye, korkaklığa, patron sevdasına yenik düşenlere ve topluma adaleti savunuyor gibi görünenlerin arkamızdan oynadığı oyunlara tanık oldum. Kendisini muhalif, tırnak içerisinde solcu diye pazarlayanların nasıl ikili oynadığını, söz konusu para olunca nasıl ilkesiz hareket ettiklerini gördüm. Deneyimlerim duygularımla birleştikçe bu yolun ne zorlu bir yol olduğunu gördüm.”
“Birlikte güçlüyüz” sloganda kalmasın…
Eksilmez’in bir de çağrısı var: “Bugün tam da en tepeden krizlerin konuşulduğu ortamda, Anayasa’dan söz ederek hak talep etmek beni tedirgin ediyor açıkçası. Cumhuriyet’in 100. yılına girdiğimiz şu günlerde gazetecilerin tutuklandığı, dezenformasyon yasası kapsamında birçok gazetecinin ifade verdiği, gözaltına alındığı, haberlerinin kaldırıldığı bir ortamda, bizim ‘anayasal haklarımız çiğneniyor’ diye haykırmamız bütünsel bir ses olacağı için önemli. Halkın iradesi ile seçilmiş vekillerin Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen içeride olduğu şu günlerde, bizim sendikal bir nedenle işten atılmamızı ve tutuklanan gazetecileri de bir bütün olarak ele alırsak, alanı genişletiriz. Haksızlıkları, özellikle meslektaşlar olarak, kurum, kişi, statü gözetmeden, durum olarak ele almamız gerekiyor. Aksi halde her tarafta kendi çaresini arayan mağdurlar, her kurumda başka bir mağduru haber yapan kurumlar olarak kalacağız. Bu süreçte en büyük gücümüz grev desteği olarak dayanışma ağının Sputnik’i yalnızlaştırmaması oldu, bunu çok önemli buluyoruz. Her durumda akademisyen, gazeteci, sendikacı, eğitimci, kim olursa olsun grev süresinde bize destek için bu kuruma demeç ve görüş vermeyeceğini açık ifade etmesi gerekiyor. Grev alanına gelemeyebilirler ama sosyal medyadan bizi unutmasınlar, grev kırıcıları herkese anlatsınlar. Bizi sendikamız TGS hesaplarından ve Grev TV sayfasından takip etsinler, destek versinler. ‘Birlikte güçlüyüz’ sloganı, sloganda kalmasın. Güç olalım, birlikte olalım.”
Toplu sözleşme masalarından adliye koridorlarına
Son söz İlyas Coşkun’un: “İşkolunun en büyüğü Medya-İş. Bu sözde sendika, gücünü AKP desteğiyle TRT ve AA’da örgütlenmesinden alıyor. İkinci sırada TÜRK-İŞ’e bağlı Basın-İş var ve tarihsel olarak medya sektörü dışındaki matbaa, ambalaj, paketleme fabrikalarında örgütlü. Üçüncü sırada TGS geliyor. Sadece bu üç sendika işkolu barajının üstünde ve toplu iş sözleşmesi imzalama ehliyeti var. TGS’nin de sektörde 16 farklı işyerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmeleri var. Ayrıca dört farklı iş yerinde çeşitli aşamalarda müzakereler sürüyor. Üç farklı işyerinde de son bir ay içinde çoğunluk sağlanması üzerine yetkiye başvurduk.
“İşin sadece ekonomik-sosyal boyutu yok, gazeteciler ayrıca editoryal bağımsızlık mücadelesi de veriyor. Toplu sözleşme masaları kadar adliye koridorları da epey mesaimizi alıyor. Haliyle bunca sorunun olduğu bir sektörde, sendika olarak derdi gazetecilik olan birkaç meslek örgütü ile birlikte mücadele etmeye, çözüm geliştirmeye gayret ediyoruz.
“Ben, içinde bulunduğumuz durumu mesleğe yönelik bir kuşatma olarak tarif ediyorum. Eğer bu kuşatmayı kıracaksak, gazetecilerin ekonomik ve sosyal hak mücadelesi ile editoryal bağımsızlık mücadelesinin birlikte verilmesi gerektiğini genel kabul olarak içselleştirmemiz gerek. Her bir yeni toplu iş sözleşmesi de bu cesareti artıran, mesleki dayanışmayı büyüten eşsiz bir rol üstleniyor. Gerçek bir basın özgürlüğü inşası, kolektif/sendikal haklar ve editoryal bağımsızlık mücadelesini birleştirebilme becerisinden geçiyor. Sendika olarak bu gayret içerisindeyiz. Tüm meslektaşlarımızı da sendikaya üye olmaya, bu çabaya omuz vermeye davet ediyoruz.”