Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

ANALİZ |Türkiye'ye temsilci atamayan sosyal ağlara katmerli sansür kapıda

ANALİZ |Türkiye'ye temsilci atamayan sosyal ağlara katmerli sansür kapıda

Uzmanlara göre, sadece Türkiye’de değil dünya genelinde de yükselen sansür eğilimi nedeni ile İnternet’in giderek dev bir tek yönlü propaganda ucubesine dönüşmesi mümkün

 

MELTEM AKYOL

 

Türkiye’de muhalif televizyon kanalları kapatılır, gazeteciler hapse mahkûm edilir, gazeteler türlü baskılarla yayın yapamaz hâle getirilirken internetteki içerikler de giderek artan oranda sansüre uğruyor. Üzerindeki baskı 2007’den itibaren giderek artan sansür ve yasaklarla derinleşen İnternet, bugün artık iktidar savaşının en önemli cephelerinden biri.

 

Binlerce insan sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek soruşturmalara, tehditlere maruz kalıyor, işini kaybediyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Üstelik “Sosyal medya yasası” ile sansürün katmerlenmesi de kapıda. Türkiye’de temsilci bulundurması yasayla zorunlu hâle getirilen platformlar arasında şu ana dek temsilci atamamış olan Twitter, Periscope ve Pinterest sessizliğini koruyor. Periscope’un Mart ayı itibarıyla kapanacağı, Pinterest’in ise “siyaseten rahatsız edici” bir niteliği olmadığı düşünüldüğünde, gözler Twitter’da. Uzmanlara göre de düzenlemenin asıl hedefi zaten Twitter. Sessizliğini sürdürdüğü takdirde Twitter’ın Türkiye’de karşı karşıya kalacağı bir sonraki yaptırım bant daraltılması. Bu da atılan tweetlerin gitmemesi, haber akışının yavaşlaması demek.

 

Çözüm olarak Twitter’a VPN aracılığıyla erişmeyi düşünenler için ise kötü bir haberimiz var. Zira bilinen birçok VPN servisi Türkiye'de engelli. Yani eğer Twitter’ın bant aralığı daraltılırsa Nisan-Mayıs’tan itibaren Türkiye'den Twitter'a erişen kullanıcıların sayısında ciddi bir düşüş yaşanacak. Ya Twitter sessizliğini bozar ve temsilci atayacağını duyurursa?

 

Ayrıntıları Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Evrensel gazetesi yazarı Gökhan Bayram ve iletişim ve dijital haklar uzmanı Şevket Uyanık ile konuştuk.

 

Tam reklam yasağı gelecekti ki…

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dördüncü çocuğunu dünyaya getiren kızı Esra Albayrak’a Twitter üzerinden yapılan hakaretlere tepki gösterip “Bu millete, bu ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor. Onun için de bir an önce biz bunları parlamentomuza getirip bu tür sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz” demişti.

 

Öyle de oldu. “Sosyal medya platformlarının kontrol edilmesi” için hızla harekete geçildi ve daha önce tepkiler üzerine geri çekilen “sosyal medya düzenlemesi” İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun adıyla TBMM’ye getirildi. Adından da anlaşılacağı üzere, yeni düzenlemeyle “sosyal medyada yapılan yayınlar denetlenmek” isteniyordu. Yasa hızlıca Meclis’ten geçti, Resmî Gazete’de yayımlandı ve yürürlüğe girdi. Günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı Twitter, YouTube, Facebook, Instagram gibi sosyal ağ sağlayıcıları artık Türkiye’de temsilci belirlemek zorundaydı. Belirlemeyenlere ise reklam yasağı ve kademeli olarak yüzde 90’a kadar erişim engeli getirilecekti.

 

Önce sessizlik hâkim oldu. 2 Kasım’da süre dolduğunda hiçbir sosyal ağdan henüz adım gelmemişti. Ama cezalar gecikmedi. Belirlenen sürede temsilci atamadıkları için sosyal ağ sağlayıcılarına önce 10’ar, ardından 30’ar milyon TL para cezası kesildi. Ocak ayı içerisinde reklam yasağı cezası uygulanacaktı ki YouTube, ardından peş peşe LinkedIn, Vimeo, TikTok, Facebook ve Instagram Türkiye’de temsilcilik açacağını duyurdu. İlk açıklamayı yapan YouTube’a göre “Hiçbir şey değişmeyecek”ti. Google yasal temsilcilik için bir limited şirket kurduğunu açıkladı ancak diğerlerinin yasal temsilcilerinin gerçek mi yoksa tüzel kişiler mi olacağına dair şimdilik herhangi bir bilgi yok.

 

Twitter, Periscope ve Pinterest ise sessiz. Periscope Mart ayı itibariyle kapanacağını duyurmuştu. Pinterest ise iktidarı rahatsız edecek herhangi bir içerik üretmiyor. Geriye “asıl hedef” olduğu konuşulan Twitter kalıyor. Şimdiye dek Twitter’dan herhangi bir açıklama gelmedi. Üstüne, Türkiye’de hiçbir siyasetçiye uygulandığını görmediğimiz “içerik kısıtlama” yaptırımı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya, tweet silme yaptırımı da ilk defa MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye uygulandı.

 

“Twitter Türkiye’de kullanılamaz hale gelecek”

 

Akıllardaki ilk soru: Twitter sessizliğini korursa ne olacak? Soruya yanıt için önce söz Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz’de. Aynı zamanda İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından olan Akdeniz’e göre Twitter’ın temsilcilik açma konusunda sessizliğinin devam etmesi ya da Türkiye’ye gelmeyeceklerini beyan etmesi durumunda Nisan-Mayıs aylarında Twitter’a bant daraltma cezası uygulanacak. Akdeniz, “Nisan ayında yüzde 50, Mayıs ayında ise eğer sessizlik devam ederse bu yaptırım yüzde 90’a kadar çıkabilecek. İşin teknik kısmını bir tarafa bırakırsak, bu yaptırımla Twitter Türkiye’deki herkes için kullanılmaz hale gelecek. Attığınız tweetler gitmeyecek, haber akışınız yavaşlayacak. Bundan sadece muhalif kesim değil, herkes etkilenecek. Nisan-Mayıs’tan itibaren Türkiye'den Twitter'a erişen kullanıcıların sayısında ciddi bir düşüş yaşanabilir” diyor.

 

Uyanık: Temsilcilik daha hızlı sansür ve denetim demek

 

İletişim ve dijital haklar uzmanı Şevket Uyanık da yüzde 90'lara varan bant daraltılması durumunda Twitter'a girilmesinin neredeyse imkânsız hale geleceğinin altını çiziyor. Daha önce yaşanan önemli toplumsal olaylarda Twitter dahil birçok mecraya ulaşamadığımızı hatırlatıyor Uyanık ve ekliyor: “Şimdi buna yasal bir kılıf da getirildi. Temsilcilik mekanizması daha hızlı sansür getirmek ve denetim için işletilecek. Ama tabii ki bunlar bir milyondan fazla kullanıcısı olan platformlar ile ilgili. Burada mesele sansür, denetim ve engellemenin varlığı. Bunu sorgulamamız ve buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor.”

 

Bayram: Ücretsiz VPN servisleri erişim sorununu çözemeyebilir

 

Erişim kısıtlamaları gündeme geldiğinde hemen akla gelen VPN servislerinin bu durumda işe yarayıp yaramayacağının yanıtını ise Evrensel gazetesi yazarı Gökhan Bayram veriyor: “Bant genişliği kısıtlaması ortalama kullanıcının bu platformlara erişimini ciddi şekilde güçleştirecek. Böyle bir durumda Tor ağını ya da VPN’leri kullanarak bu platformlara erişmek elbette mümkün. Ancak hem çeşitli VPN’lere hem de Tor ağına Türkiye’de hâlihazırda çeşitli engelleme ve kısıtlamalar da uygulandığından yaygın ücretsiz VPN servisleri büyük olasılıkla bu derdi çözmekte yetersiz kalacaktır.”

 

Twitter’ın sessizliğinin altındaki ikilem

 

Ya Twitter Türkiye’de bir şirket ya da temsilci bulundurursa? Bu da tamamıyla imkânsız bir seçenek değil. Prof. Dr. Akdeniz, bu durumda Twitter’ın ne şekilde temsilci bulunduracağına bakmak gerektiğine dikkat çekiyor. Google, Facebook ve diğer sosyal ağ sağlayıcıların Kanun’da bir boşluk bulduklarını düşünerek oluşturacakları tüzel kişilikler yoluyla hükümetten gelecek talepleri bertaraf edebileceklerini düşündüğü belirtiyor ama o kadar kolay olmadığının altını çiziyor Yaman Akdeniz: “Bu, zorla evlendirme sonrası ‘balayı dönemi’. Çok uzun sürmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin talepleri açık ve net: Platformların kendilerine gönderilen bütün kararlara uyması, kullanıcıların bilgi ve verilerini paylaşması. Bu taleplerin karşılanması bu platformların Türkiye’deki adil olmayan yargı sisteminin parçası olmaları anlamına gelecek. Twitter’ın bugüne kadar olan yaklaşımını yayınladığı şeffaflık raporları kapsamında değerlendirdiğimizde, Türkiye’den gönderilen taleplerin büyük bir kısmını dikkate almadığını görüyoruz. Eğer Türkiye’ye gelirse, bu yaklaşımını tamamen tersine çevirmek zorunda kalacak. Bugüne kadar devam eden sessizliğinin arkasında bu ikilem yatıyor. Diğer platformlar ticari kaygılarla aldıkları kararlarla Türkiye’deki İnternet rejiminin bir parçası olmak üzereyken, Twitter şimdilik bu yolu tercih etmedi.”

 

Peki, bu düzenlemenin asıl hedefi gerçekten Twitter mı? Akdeniz, siyasi eleştirinin en fazla yoğunlaştığı platformun Twitter olduğuna dikkat çekerek şöyle yanıtlıyor bu soruyu: “Hükümetin kapatılmasını istediği çok fazla muhalif hesap var ve şimdilik hükümetin bu planı geri tepmiş durumda. Ben bir şekilde Türkiye’de tüzel kişiliği olan bir temsilci de bulundursa Twitter’ın basın organlarının, gazetecilerin, hak savunucularının veya hükümetin rahatsızlık duyduğu muhalif hesapları kapatmayacağını düşünüyorum.”

 

Şirketler maddi külfet nedeniyle iktidarın taleplerini karşılar

 

2020’nin ilk altı ayında Türkiye’den Twitter’a 865 hesabın verileri için 347 hukuki talep gitti. Twitter, bu taleplerin hiçbirini karşılamadı. Yine aynı dönemde Türkiye’den gelen içerik ve hesap engelleme ile ilgili yasal taleplerin sayısı 4 bin 325. Twitter’ın bu talepleri yerine getirme oranı ise yüzde 33 civarında. Veriler böyle iken Twitter’ın temsilci ataması hâlinde bu taleplerin olumsuz yanıtlanması mümkün mü, ya da olumsuz yanıtlanmasının maliyeti ne olur?

 

Gökhan Bayram, Akdeniz’in aksine temsilci atanması durumunda taleplerin karşılanacağını belirtiyor. Nedeni ise taleplerin olumsuz yanıtlanması durumunda şirketler için gelecek maddi külfet.

 

Tartışmanın bir başka noktasına da dikkat çeken Bayram şunları anlatıyor: “Hükümetin, sosyal medyanın bir yandan bir nefes boşluğu oluşturduğunun, ‘slaktivizm’ vs. şekillerde biriken basıncı boşaltmanın da aracı olduğunun ayırdında olduğuna eminim. Bu nedenle temsilci atayan şirketlere dair yaptırımlar ve baskının seviyesi de politik iklimle ve dönemsel çıkarlarla bağlantılı olarak değişecektir. Kimi zaman daha sıkı bir sansür ile, politik olarak daha zararsız olduğu dönemlerde ise daha gevşek bir ortamla karşılaşacağız muhtemelen.”

 

Atanacak temsilci sansür ve baskının temsilcisi olur

 

Twitter’ın temsilci ataması durumunda o temsilcinin “sansürün ve baskının temsilcisi” olacağı görüşünde Şevket Uyanık. Twitter'ın buradaki pozisyonunun çok önemli olduğunu belirten Uyanık, “Önemli çünkü Twitter oldukça politik bir mecra. Özellikle Twitter görünmek istenmeyenleri gösteren bir mecra. Bir yandan da insanları etiketleyerek sesinizi duyurmanız kolay. İktidarların istemediği her düşüncenin yer aldığı mecra -ister geleneksel olsun ister yeni medya- ‘kapatılmalı, engellenmeli ve sansürlenmelidir’. Bu platformlar da ifade özgürlüğünün kalan son kırıntıları. Bu yasayı destekleyenler milli ve yerli bir internet kültürü olsun istiyor ama bu mümkün değil” diyor.

 

Türkiye’nin talepleri başladıktan sonra ne olacağını göreceğiz

 

Peki, temsilcilik açacağını duyuran platformlarda durum nedir? Yaman Akdeniz son duruma dair şu değerlendirmede bulunuyor: “Bugüne kadar bir tek Google yeni bir şirket kurdu, daha doğrusu içi boş bir şirket kurdu demek gerekir. Bu şirketin başına da ABD’de yaşayan ve Google’ın ABD dışındaki bu tip birçok şirketinin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi olan bir avukatı atadı. Bu yönetici hiçbir zaman bizzat gelip bu yeni kurulan şirkette oturmayacak. Model bu olacak. Yasal temsilcilik var mı? Var. Hükümet de şimdilik bu modeli geri adım atmamak için kabul etmiş durumda. Aksi takdirde bu şirketlerin başka türlü de Türkiye’nin davetini kabul etmesi mümkün gözükmüyor. Bir diğer taraftan da hiçbir şeyin değişmemesi mümkün değil. Fakat, bunu ancak Türkiye’nin talepleri başladıktan sonra ve bu platformların bu talepleri ne şekilde değerlendireceğini gördükten sonra değerlendirebiliriz.”

 

Haklarımızı savunmak şirketlerin kâr-zarar hesaplarına bırakılamaz

 

Sosyal medya platformları bugün pek çok sıkıntısına rağmen ifade özgürlüğünün pek çok yere kıyasla daha genişçe kullanılabildiği alanlar. Pek çok ülkede bu alanların nasıl denetlenmesi veya modere edilmesi gerektiğine dair farklı tartışmalar yürüyor, farklı farklı yasalar çıkarılıyor. Ülkemiz de dahil, pek çok ülke açısından tartışma bunun ifade özgürlüğünü kısıtlayan yanlarıyla alakalı. Türkiye’de 5651 sayılı yasa 2007'den beri yürürlükte. 2014'teki değişiklikte “artık eski internet ölüyor” yorumları yapılmıştı. O günden bugüne durum daha da kötüye gitti.

 

Peki, son söz olarak, kullanıcılar ne yapmalı?

 

Gökhan Bayram, ‘Devletler sosyal medya için sansür mekanizmaları istiyor ancak sosyal medya buna direniyor’ gibi bir yanlış bir algı olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor bitirirken: “Sosyal medya şirketlerinin devletlerin sansür hayallerine ihtiyaçları olmadan sansür olarak anabileceğimiz çokça uygulaması oldu bugüne kadar. Yani tartışma, bu sansür mekanizmaları üzerinde devletlerin ve şirketlerin ne kadar hak sahibi olduğuna dönük bir tartışma. Devletlerin de şirketlerin de kullanıcıların haklarını umursadığını söylemek mümkün değil. Her biri kendi maddi ya da konumsal çıkarları için uğraşıyor. Bu durumda ifade özgürlüğünden tutun da anonimlik hakkına kadar haklarını savunmak kullanıcılara kalıyor. Bunun için ise dijital savunma araçlarını daha yaygın bir şekilde öğrenmek ve kullanmak, haklarımızı savunmayı şirketlerin kâr-zarar tablolarındaki hesaplara bırakmamak gerek. Aksi halde sadece Türkiye’de değil dünya genelinde de yükselen bu sansür eğilimi nedeni ile İnternet’in giderek daha da sessizleştiği ve ıssızlaştığı, hükümetler ve şirketlerle uyum içinde olmayanların soluk alamadığı dev bir tek yönlü propaganda ucubesine dönüşmesi mümkün.”

 

İnternetin karanlık çağı

 

Şevket Uyanık durumun her geçen gün daha da vahim hâle geldiği görüşünde.

Özellikle otosansürün çok tehlikeli ve içinden çıkılmaz bir hâle geldiğini belirten Uyanık, “Mark Andrejevic şöyle diyor; ‘Toplumsal hareketler perspektifinden bakıldığında internet, mülkiyet biçimlerinin yeniden üretildiği, hem yeni olanaklar tanıyan bir ütopya hem de gözetleme ve kontrolün son safhasına ulaştığı bir distopya haline gelmiştir’. Wikileaks kurucusu Assange ise, ‘elimizdeki en önemli özgürleşme aracı olan internet, totaliterliğin bugüne dek görülmedik düzeyde tehlikeli bir yöntemi hâline geldi. İnternet insan uygarlığı için bir tehdit arz ediyor’ diyor. Kısaca belki de son 10-15 yıla internetin karanlık çağı diyebiliriz. Elbet daha özgür araçlar, platformlar ve ağ sistemleri çıkacaktır. Çünkü bunun için uğraşan insanlar mevcut. Bu yapılara destek vermek şu an için elimizden gelen tek şey.”

 

Susmak ve yılmak yok

 

Akdeniz ise şunları söylüyor son olarak: “Arka arkaya yapılan değişikliklerle çok kısıtlayıcı bir yasal düzenleme ortaya çıktı ve hatta artık buna rejim demek durumundayız. Erişim engellemeler, içerik çıkarmalar, sosyal medya paylaşımları ile ilgili soruşturmalar, bitmez tükenmez ceza ve hukuk davaları, sosyal medya platformlarının dize getirilmeye çalışılmasını birbirinden ayrı değerlendiremeyiz. Amaç ise muhalif kesimi, basın olsun, vatandaş olsun susturmak, susmak istemeyenleri de yargı yolu ile bezdirmek. Hükümet politikasını değiştirmedikçe bundan sonra da böyle devam edecek. Fakat susmak ve yılmak yok.”

 

Yukarı