Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Avukat Benan Molu tarafından hazırlanan uzman görüşünde Ağca’nın yargılanması uluslararası ve Avrupa insan hakları ilkeleri ışığında inceleniyor
Punto 24 Bağımsız Gazetecilik Derneği (P24), gazeteci Baransel Ağca’nın 25 Aralık 2020 tarihinde yaptığı, haber içerikli olmayan bir Twitter paylaşımı nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 216. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla yargılanmasına ilişkin bir uzman görüşü hazırladı.
İslam’da şarabın yasaklanmasına dair bir Twitter paylaşımı nedeniyle yargılanan Ağca hakkında hazırlanan Nisan 2021 tarihli araştırma raporunda bu paylaşımıyla birlikte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla ilgili haber içerikli dört paylaşım da yer alıyordu. İddianamede ise sadece ilk paylaşıma yer veriliyor.
Uzman görüşü, Ağca’ya yöneltilen suçlamaların ifade ve basın özgürlüğü hakkını düzenleyen ve uluslararası hukuk gereği Türkiye için de bağlayıcı olan başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları olmak üzere uluslararası ve Avrupa insan hakları standartlarına uygun olup olmadığına dair kapsamlı bir incelemeyi içeriyor. Ağca’nın avukatı Baran Kaya’nın talebi üzerine hazırlanan uzman görüşü, Avrupa insan hakları hukuku ve Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru hukuku üzerine uzmanlaşmış, İstanbul 1 Numaralı Barosu’na kayıtlı avukat Benan Molu tarafından kaleme alındı.
Uzman görüşünün tamamına buradan ulaşılabilir.
Uzman görüşünde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Avrupa Konseyi Gazetecilerin Güvenliği ve Gazetecilerin Korunmasının Geliştirilmesi Platformu tarafından basın ve ifade özgürlüğü ile dini değerleri aşağılama suçuna dair ortaya konulan ilkeler inceleniyor.
Uzman görüşünde Ağca’nın “herhangi bir nefret söylemi, saldırı ya da şiddete teşvik içermeyen tweeti nedeniyle altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması riskini taşıyan bu müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve orantılı bir müdahale olarak kabul edilemeyeceği” yorumuna yer veriliyor.
Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunarak Şubat 2020’de iptal edilen “sanal devriye” faaliyetlerine dayanılarak Ağca’nın sosyal medya hesapları üzerinde inceleme yapılması ve bu paylaşımların davaya dönüştürülmesinin yargılamanın kanuniliği ilkesi bakımından endişe yarattığını belirten uzman görüşünde Ağca’nın haberleri nedeniyle yargısal yaptırımlara maruz kalma ihtimalinin de altı çiziliyor. Uzman görüşünde şu ifadelere yer veriliyor: “Mevcut davada, ayrıca, gazetecilerin ifade ve basın özgürlüğü kullanımını hedef alan çeşitli müdahalelerin AİHS’nin 10. maddesi ile bağlantılı olarak 18. maddesini ihlal edebileceğine dair ciddi endişeler bulunmaktadır. Zira P24, özellikle [şüpheli koşullarda hayatını kaybeden] Yelda Kaharman’ın ölümüyle ve yolsuzluk iddialarıyla ilgili yaptığı haberler nedeniyle Ağca’nın çok sayıda soruşturmaya, kovuşturmaya ve tehdide maruz kaldığını gözlemlemektedir. Aralarında söz konusu davanın da olduğu ve P24 tarafından gözlemci olarak takip edilmekte olan bu davalar, Ağca’nın yaptığı haberler nedeniyle susturulmak ve cezalandırılmak amacıyla yargı tacizine maruz bırakıldığı endişesini doğurmaktadır. Nitekim Ağca’nın avukatı tarafından da dile getirildiği üzere, yargılama konusu tweet, Ağca’nın İçişleri Bakanı hakkında attığı tweetler sebebiyle hazırlanan sekiz sayfalık araştırma raporuna eklenmiştir. Ağca’nın sosyal medya hesaplarında iptal edilen bir düzenlemeye dayanılarak suç unsuru bulmak amacıyla araştırma yapılması, bu endişeyi doğrulamaktadır.”
İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden davanın bir sonraki duruşması 17 Ocak 2023 tarihinde görülecek.