Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Yargıtay Beritan Canözer’e verilen hapis cezasını onadı

Yargıtay Beritan Canözer’e verilen hapis cezasını onadı

Canözer, “Özgür basın geleneğinden aldığım cesaret ve inanmışlıkla hakikatin peşinde olmaya devam edeceğim” dedi

AZİZ ORUÇ

Yargıtay 3. Ağır Ceza Dairesi, gazeteci Beritan Canözer’e “örgüt propagandası” (TMK 7/2) suçlamasıyla 2019 yılında verilen 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasını, “hukuka aykırılık bulunmadığını” belirterek onadı.

Verilen hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasına tepki gösteren gazeteci Beritan Canözer, Expression Interrupted'a konuştu.

Gözaltı, tutuklama ve yıllarca hapis

Gazeteciliğe başladığı 2014’ten bu yana evinin yedi kez basıldığını, kendisinin altı kez gözaltına alındığını, iki kez de tutuklandığını belirten Canözer, yedi kez ifadeye çağrıldığını ve hakkında dokuz dava açıldığını söyledi. “Örgüt propagandası” iddiasıyla yargılandığı dört ayrı davada toplamda 7 yıl 6 ay hapis cezası aldığını belirten Canözer, iki davada verilen toplam 2 yıl 6 aylık cezalar ertelenirken, iki ayrı davada verilen 1 yıl 10 ay 15 gün ile 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezalarının ise ertelenmediğine dikkat çekti.

Canözer: “Yargı baskısı ve tacizi hiç bitmedi”

Canözer, “Mesleğe başladığım günden beri yargının sistematik baskı ve tacizine maruz kaldım. Neredeyse gözaltına alınmadığım, hakkımda soruşturma ya da davanın açılmadığı tek bir yıl bile olmadı. Tüm bu yaşananların altında üç şey var. Kürt, kadın ve gazeteci olmamızdan dolayı tüm bunları yaşıyoruz. Kürt gazetecilerin hedef alınmasının sebebi de budur” diye belirtti.

“İktidar gerçeklerin bilinmesini istemiyor”

“Türkiye’de yargı tacizine, tutuklanan ya da baskı gören tek gazeteci ben değilim. Onlarca gazeteci arkadaşımız gözaltına alınıp, tutuklandı” diyen Canözer, gerçeklerin konuşulmasından rahatsız olan bir iktidarın olduğunu söyledi. Faşist bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını dile getiren Canözer şunları kaydetti: “İktidar yaşananların tek elden yazılmasını ve bilinmesini istiyor. İşlediği suçların, yaptıkları yolsuzlukların yazılmasını istemiyor. Gazeteciler ise iktidarın işlediği tüm kirli ilişkilerini, halka uyguladıkları baskıları teşhir ediyor. Bunları teşhir ettiğimiz için baskı okları da bize yöneliyor.”

“Gazetecilik suç değildir”

Yaşanan tüm baskı, saldırı ve tutuklamalara rağmen, gazetecilerin ve özgür basın çalışanlarının mücadelesini sürdürdüğünü ifade eden Canözer, son olarak şöyle konuştu: “Biz gazeteciler olarak da kalemimizle, kameralarımızla gerçekleri yazmaya ve duyurmaya devam edeceğiz. Sokaklarda, alanlarda haber yapmaya devam edeceğiz. Hapishane ve hapis cezaları bizi inandığımız ve her şeye rağmen yürüttüğümüz gazeteciliğimizden geri adım attırmayacak. Mirasını devraldığımız Musa Anter, Gurbetelli Ersöz, Ayfer Serçe ve nice gazetecilerin mirasını savunmaya devam edeceğiz. Onların mirasını yerde bırakmayacağız. Bu hedefler doğrultusunda gerçekleri karanlıkta bırakmayacağız.

“Tek bir gün bile bu meslekten vazgeçmeyi düşünmedim. Özgür basın geleneğinden aldığım cesaret ve inanmışlıkla hakikatin peşinde olmaya devam edeceğim. Ne dün ne bugün ne de yarın; gerçekleri asla susturamadınız, susturamayacaksınız. Gazetecilik suç değildir” dedi.

Davanın geçmişi

Canözer, 2013 ile 2016 yılları arasında sosyal medya hesaplarından yaptığı haber içerikli paylaşımlar gerekçe gösterilerek 2019 yılında hakkında, “Basın ve yayın yoluyla örgüt propagandası yapmak” (TMK 7/2) suçlamasıyla dava açılmıştı. Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Beritan Canözer’e yaptığı paylaşımları gerekçe göstererek, 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası vermişti. Canözer’in avukatı kararı istinaf mahkemesine taşımıştı. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, Canözer’in avukatının istinaf talebini esastan reddetmesi üzerine dava 2021 yılında Yargıtay’a taşınmıştı.

Yukarı