Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Yargılanan gazetecilerden 6’sını “örgüt üyeliği” suçlamasından hapis cezasına çarptıran mahkeme, Türköne ve Ünal’ın tutukluluklarının devamına hükmetti
Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Zaman gazetesinin 11 eski köşe yazarı ve editörünün gazetedeki yazıları veya görevleri nedeniyle “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs,” “örgüt üyeliği,” “propaganda” ve “örgüte yardım” suçlamalarıyla yargılandıkları davada mahkeme hükmünü açıkladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 5-6 Temmuz 2018 tarihlerinde görülen duruşmanın sonunda açıkladığı kararında, yazarlar Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural, İhsan Dağı, editör Mehmet Özdemir ve avukat-köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz’in tüm suçlamalardan beraatlerine hükmederken, altı gazeteciyi “örgüt üyeliği” suçlamasından 8 yıl 9 ay ile 10 buçuk yıl arasında değişen sürelerde hapis cezasına çarptırdı.
Davanın 4 tutuklu sanığından biri olan ve 2 yıla yakın süredir Silivri Cezaevi’nde bulunan yazar Ahmet Turan Alkan’ı 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptıran mahkeme, Alkan’ın adlî kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi.
Yine tutuklu yargılanmakta olan gazetenin gece editörü İbrahim Karayeğen’e 9 yıl hapis cezası veren mahkeme, Karayeğen’in de adlî kontrolle tahliyesine hükmetti.
Önceki duruşmalarda tahliye edilmiş olan köşe yazarları Şahin Alpay ve Ali Bulaç’ı da ayrı ayrı 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptıran mahkeme, Alpay ve Bulaç’a uygulanan adlî kontrol şartlarının devamına hükmetti.
Mahkeme, ayrı ayrı 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmettiği yazarlar Mümtazer Türköne ve Mustafa Ünal’ın ise tutukluluklarının devamına karar verdi.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülen duruşmayı P24’ün yanı sıra, Londra merkezli ifade özgürlüğü kuruluşu Article 19, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Almanya Konsolosluğu, ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’ndan temsilciler izledi.
Şahin Alpay: Ek olarak sunulan deliller de gazete yazıları
Duruşmanın ilk gününde, dava kapsamında 590 günden uzun süreyle Silivri Cezaevi’nde tutuklu kaldıktan sonra hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı gereğince Mart ayında tahliye edilen ve ev hapsine konulan, Mayıs ayındaki duruşmada ise ev hapsi kaldırılan Şahin Alpay, esas hakkındaki mütalaaya karşı nihai savunmasını yaptı.
Alpay savunmasında, iddianamedeki delillere ek olarak sunulan delillerin çoğunun iddianamedeki deliller gibi Zaman gazetesinde yazdığı yazılardan oluştuğunun altını çizdi.
Zaman'da yaklaşık 14 yıl köşe yazarlığı yaptığını, ancak öncesinde Cumhuriyet, Sabah ve Milliyet gazetelerinde de yazarlık ve editörlük yaptığını ifade eden Alpay, “Zaman'da yazarak muhafazakâr kesimlerin demokrasinin ve hukuk devletinin erdemlerini kavramalarına bir katkım olabileceğini düşündüm” dedi.
Alpay, savunmasını şu sözlerle sürdürdü: “Gülen hareketine saygılı yaklaşmış olmamın yegâne nedeni, ona toplumbilimsel açıdan bakmam oldu; asla herhangi bir aidiyet, mensubiyet gereği değil.”
Savunmasında savcılık tarafından aleyhine delil olarak sunulan çeşitli yazı ve demeçleriyle ilgili suçlamalara cevap veren Alpay, tutukluluğu hakkında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce verilen ihlâl kararlarından bölümler aktardı.
Ardından söz alan avukat Aynur Tuncel Yazgan, önce davada tutuksuz yargılanan yazar Nuriye Ural adına, ardından da Şahin Alpay adına savunma yaptı.
Yazgan, mahkemeye yeni bir delil sunulduğundan önceki gün haberdar olduklarını söyleyerek bunun usûl ihlâli olduğunu söyledi. Yeni belgenin, bir başka dava dosyasında yer alan bir ByLock konuşmasından alınan ve Şahin Alpay’ın isminin geçtiği bir bölüm olduğu belirtiliyor.
Yazgan’ın ardından, davada tutuksuz yargılanan akademisyen ve Zaman gazetesinin eski köşe yazarı İhsan Dağı, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yaptı.
Dağı: Propaganda kastım olsa yazılarıma son vermezdim
Savcı, Nisan ayında verdiği ek mütalaada Dağı hakkındaki “darbe” ve “terör örgütü üyeliği” suçlamalarını değiştirerek, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 ve TCK 43/1 maddeleri uyarınca “zincirleme şekilde terör örgütü propagandası” suçundan 13 yıla kadar hapis cezası talep etmişti.
Dağı, savunmasında, propaganda kastı olmadığını, 2014’te gazete yazılarına son verdiğini, 2012’den itibaren ise hiçbir televizyon programına katılmadığını belirtti.
Yazılarında terör örgütü propagandası suçunun maddi veya manevi unsurlarının bulunmadığını ifade eden Dağı savunmasını beraatini talep ederek tamamladı.
Ardından söz alan avukatı Mahir Orak da Dağı’nın yazdığı dönemde Zaman gazetesi hakkında herhangi bir toplatma veya yasaklama kararı bulunmadığını belirtti.
“Müvekkilimin işlemediği bir suçtan dolayı bu kadar uzun süredir yargılanması başlı başına bir hak ihlâlidir” diyen avukat Orak, Dağı’nın tüm suçlamalardan beraatini talep ederek sözlerini tamamladı.
Mahkeme heyeti savunmaların ardından oturumu bitirerek, duruşmaya bir sonraki gün devam edileceğini açıkladı.
Tanık Gülerce’nin mahkemede ifade vermemesine tepki
Duruşmanın ikinci günkü oturumu, Ahmet Turan Alkan’ın avukatı Faruk Zorba'nın esas hakkında savunmasıyla başladı.
Dosyada tanık olarak yer almasına karşın Hüseyin Gülerce’nin mahkemede tanık olarak ifade vermemesini eleştiren avukat Zorba, davanın şüphe ve kuruntulara dayanan, siyasi bir dava olduğunu ifade etti.
Mahkeme heyetinin hükmünü açıklamadan önce araya gitmesi öncesinde savunmalar, Ali Bulaç’ın avukatı Mehmet Ali Devecioğlu’nun sunduğu kısa ek savunma ile tamamlandı ve son sözlere geçildi. Davada yargılanan gazeteciler son sözlerinde tahliye ve beraat taleplerini bir kez daha dile getirdi.