Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Davanın Silivri’de görülen ve iki gün süren ilk duruşmasının sonunda mahkeme, Yiğit Aksakoğlu’nun tahliyesine, Osman Kavala’nın ise tutukluluğunun devamına karar verdi
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala ile sanatçılar ve sivil toplum temsilcilerinin de bulunduğu 16 kişinin 2013’teki Gezi Parkı olaylarını “planladıkları ve finanse ettikleri” iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde Silivri Cezaevi kampüsünün karşısındaki mahkeme salonunda görüldü.
İki gün süren duruşmanın sonunda ara kararını açıklayan mahkeme, dava kapsamında yedi aydır tutuklu bulunan Yiğit Aksakoğlu’nun yurt dışına çıkış yasağıyla tahliyesine, Osman Kavala’nın ise tutukluluk hâlinin devamına karar vererek davayı 18-19 Temmuz 2019 tarihlerine erteledi.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen davada 16 sanık hakkında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis talep ediliyor.
Duruşmayı P24’ün yanı sıra aralarında yerli ve yabancı medya kuruluşlarından gazeteciler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de bulunduğu çok sayıda kişi izledi. Duruşma öncesinde mahkeme heyeti, davayı izleyecek basın mensuplarına sayı sınırlaması getirerek, beş uluslararası 20 de ulusal medya kuruluşundan basın çalışanının salona girmesine izin verileceğini açıkladı.
Duruşmanın ilk gününde davanın tutuklu sanıkları Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu dahil toplam beş kişinin savunmaları dinlendi.
Kavala’nın avukatı İlkan Koyuncu, duruşmanın başlangıcında söz alarak iddianamenin tamamlandığı tarih olan 5 Mart 2019'a kadar dosyadaki gizlilik nedeniyle suçlamaları göremediklerini belirtti. İddianamede yer alan “delillerin kıymetlendirilmesi” hususuna değinen Koyuncu, “17-25 Aralık'ta tapeler delil olarak sayılmazken bu iddianamede nasıl değerlendirildi, öğrenmek istiyoruz” diye konuştu.
Koyuncu’nun sözleri üzerine beyanda bulunan savcı, “İddianameye konu edilen deliller hükme esas alınacak deliller kapsamında olduğundan talebin bu aşamada reddine” karar verilmesini talep etti. Mahkeme, savcının talebi doğrultusunda, avukat Koyuncu’nun talebinin reddine karar verdi.
“Tahliye talebimin reddi vahim bir hukuk ihlâli”
Sonrasında 1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala savunması için söz aldı. “Yirmi aydır tutuklu bulunmama neden olan suçlama, mantığa aykırı bir dizi iddiaya ve delillerle desteklenmeyen kanılara dayanmaktadır” diyen Kavala, savunmasına şöyle devam etti:
“Savcı, iddianamedeki kurguları hazırlamadan önce beni sorgulama gereği bile duymadan suçlu olduğuma kanaat getirdi. Gezi ile ilgili tapelerin tamamı Gezi protestoları başladıktan sonradır. İddianamede böyle bir kalkışma planında olduğuma ilişkin hiçbir kanıt yoktur. ‘Hükümeti devirme ve kalkışma planı’nı gizli bir yapılanma ile örgütlediğim iddia ediliyor. Ancak yapmış olduğum konuşmaların hiçbirinde eylem talimatı olacak bir söz yoktur. Bu iddianamenin ciddiye alınabilmesi için maddi kanıtlar olması gerekiyor. Gezi’nin finansmanını sağladığım iddia ediliyor ancak bunu kanıtlayacak bir delil yok. Böyle bir finansmanın iz bırakmadan yapılması mümkün değildir.”
Kurucusu ve yöneticisi olduğu Anadolu Kültür A.Ş.’den Gezi olaylarına yönelik hiçbir fon aktarımı olmadığının MASAK raporlarıyla kanıtlandığını ifade eden Kavala, buna rağmen “delil durumlarında değişiklik yok” denilerek tahliye talebinin reddedilmesinin vahim bir hukuk ihlâli olduğunun altını çizdi.
Kavala, “Nesnel gözlemlere, bilimsel araştırmalara uygun olmadan eylemlerin bir odak tarafından planlandığını düşünmek siyasi bir değerlendirmedir” diye konuştu. “Gezi olaylarında yer alan yüzbinlerce kişiden farkım yoktur,” diyen Kavala, tahliyesini ve beraatini talep ederek savunmasını noktaladı.
Osman Kavala’nın savunmasının tam metnine bu bağlantıdan erişilebilir.
“Sivil toplumu kriminalize etme çalışması”
Osman Kavala’nın ardından davanın diğer tutuklu sanığı Yiğit Aksakoğlu’nun savunmasına geçildi.
İki yüz günü aşkın süredir tutuklu bulunan STK yöneticisi Aksakoğlu da savunmasında hakkındaki suçlamaları reddederek tahliyesini ve beraatini talep etti.
“Sivil toplum ve sosyal kalkınma alanında araştırma yapan ve yayınlar hazırlayan bir uzmanım. Hayatımın hiçbir döneminde demokrasiye karşı bir yönetimden taraf olmadım. İddianamedeki suçlamalar temelden yoksundur ve faaliyetlerime ters düşmektedir” diyen Aksakoğlu, iddianamenin “Türkiye’de halihazırda can çekişmekte olan sivil toplumu kriminalize etme çalışması” olduğunu ifade etti.
İddianamede yer verilen tapelerdeki görüşmelerinin Gezi Parkı boşaltıldıktan sonraki görüşmeler olduğunu belirten Aksakoğlu, “Gezi’nin 2011'de planlandığı söyleniyor, ama delillerde bu yok” diye konuştu.
Yiğit Aksakoğlu’nun savunmasının tam metnine bu bağlantıdan erişilebilir.
“Aynı suçtan ikinci kez yargılanıyorum”
Tutuklu sanıkların savunmalarının ardından, öğleden sonraki oturumda ilk olarak TMMOB Mimarlar Odası yöneticilerinden yüksek mimar Mücella Yapıcı’nın savunması dinlendi.
Yapıcı, aynı fezleke üzerinden hazırlanan yeni bir iddianame ile aynı suçtan ikinci kez yargılanmakta olduğunu hatırlatarak başladığı savunmasında, iddianamede yer verilen Gezi Parkı ile ilgili faaliyetlerinin mesleği doğrultusunda yaptığı çalışmalar olduğunu vurguladı.
“İddianamedeki sosyal medya paylaşımları ve telefon tapeleri daha önce yargılandığım ve beraat ettiğim davanın iddianamesi ile hemen hemen aynıdır” diyen Yapıcı, sözlerine şöyle devam etti: “İddianameye göre ‘Gezi’de şiddet var’ algısını oluşturmuşuz. Gezi eylemlerinde yaşamını yitirenler kalp krizinden mi öldü? Kırk altı insan gözünü kaybetti; bu, algıyla mı oldu? İnsanlar yaralandı; algı yüzünden mi? Hükümeti istifaya ve erken seçime zorlamışız. Partiler erken seçim istiyor, seçim yapılıyor, o da mı darbe?”
Hakkındaki suçlamaların hiçbir somut delile dayanmadığını ifade eden Yapıcı, “Asıl suç, toplantı ve gösteri hakkının çok şiddetli polis müdahalesiyle engellenmesidir. Devlet bizlerle değil, bunlarla uğraşmalıydı. Devlet, çocuklarımızın ölmesine sebep olanları cezalandırmalıydı” diye konuştu.
“Suçlamalar filmde olsa inandırıcı bulunmazdı”
Yapıcı’nın savunmasının ardından, davanın bir diğer tutuksuz sanığı olan film yapımcısı Çiğdem Mater savunması için söz aldı.
İddianamede toplam 43 kez adının geçtiğini, ancak suçlamaya uyan eylemi konusunda delil bulunmadığının altını çizen Mater, “İddia edildiği gibi Gezi’yi anlatan bir filmin yapımında bulunmadım. Delil olarak sunulan tapeler hukuka aykırıdır. Tarafımdan yapıldığı iddia edilen film, Amerikan bir yönetmen tarafından çekilmiştir. Belgeselde konuşmacı olarak, kamera karşısında yer alıyorum. Ve bu konuşma yalnızca 1 buçuk dakika sürüyor” diye konuştu. “Hiçbir delil olmadan hükümeti yıkmakla suçlanıyor olmam bir film olsaydı inandırıcı bulunmazdı. Bu iddianame hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir” diyen Mater, hakkındaki bütün suçlamaları reddederek beraatini talep etti.
Duruşmanın ilk gününde son olarak Anadolu Kültür A.Ş. yöneticilerinden Hakan Altınay’ın savunması dinlendi. Hakkındaki suçlamaları reddeden Altınay, “Gezi olayları bir yurttaş hareketidir ve kendiliğinden gerçekleşmiştir. Açık Toplum Vakfı’ndan destek almamıştır. İddianamede Açık Toplum Vakfı’nın hangi desteğinin Gezi olaylarının başlaması ve sürmesi için yapıldığına ilişkin kanıt yoktur” diye konuştu. Altınay savunmasını “Bu suçlamalarla karşılaşmaktan hicap duyuyorum. En hızlı sürede ismimin bu töhmet altından kaldırılmasını istiyorum” diyerek sonlandırdı.
Altınay’ın savunmasının ardından duruşmanın ilk günkü oturumu sona erdi.
“Savcılığın yeniden kıymetlendirme hakkı yoktur”
Duruşmanın ikinci gününde ise ilk olarak Taksim Dayanışması’ndan avukat Can Atalay’ın savunması dinlendi.
Savunmasına “Bu iddianame Türkiye tarihinin en onurlu toplumsal olaylarını karalama çabasıdır” diyerek başlayan Atalay, sözlerine şöyle devam etti: “İddia makamı ve iddianame hükümetin sorumluluklarıyla hiçbir şekilde ilgilenmemiştir. Anayasa’nın 2, 5, 25, 26, 33, 34, 56, 57, 60 ve 63. maddelerindeki haklar dizgesinden bahsetmeden ‘Anayasal düzeni bozmak’tan bahsedilmez.
“Savcılık, ağırlaştırılmış müebbetle yargıladığı insanlara yanlış bilgi veremez. Savcı, ‘Delilleri yeniden kıymetlendirdik’ diyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yeniden kıymetlendirme ile ilgili tek bir hüküm yoktur. Savcılığın yeniden kıymetlendirme hakkı yoktur. Yeniden kıymetlendirme kabul edilebilir bir usul değildir.”
“Savcılık makamı Gezi’yi karalamak için fon kullanımını şeytanlaştırıyor” diyen Atalay, fon kullanımının suç olmadığını, Taksim Dayanışması’nın cebine giren herhangi bir meblağa ilişkin bir kanıt bulunmadığını ifade etti.
“Hükümet istifa” sloganının da suç olmadığının altını çizen Atalay, “Taksim Dayanışması’nın talepleri nettir. Bunlar arasında hükümetin istifa etmesine dair bir talebi yoktur. Ama bu slogan bir yurttaşa anasının ak sütü gibi helaldir” diye konuştu.
“Kent suçlarına karşı mücadele ederken yargılanmamın açıklaması yoktur”
Atalay’ın ardından bir diğer tutuksuz sanık olan İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı ve Taksim Dayanışması üyesi Tayfun Kahraman’ın savunmasına geçildi. Kaharaman, “Bu iddianame hukuk gözetilmeden hazırlanmıştır. Bir meslek odası yöneticisi olarak kent suçlarına karşı mücadele ederken ve kente sahip çıkarken yargılanmamın başka açıklaması yoktur” diye konuştu.
Gezi’de o güne dek bastırılmış toplum vicdanının harekete geçtiğini belirten Kahraman, “Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir örgüt böylesine farklı toplulukları bir araya getirecek organizasyona sahip değil. Beş ya da altı kişi ile gerçekleştireceğimiz bir organizasyonla 10 milyon insanı nasıl sokağa çıkaracağız? Savcılığın bizi bu kadar mahir görmesi anlaşılır değil.” diye konuştu.
Taksim Dayanışması’nın doğal ve gönüllü bir yapı olduğunu anlatan Kahraman, bunun meslek kuruluşları ve sendikaların oluşturduğu anayasal bir yapı olduğunu, kamuoyunda karşılık bulmasının nedenleri arasında “Taksim’in kentteki konumu, mekânsal anlamı, Taksim Dayanışması’nın muhatap alınacak tek yapı olması ve polis şiddetinin” bulunduğunu ifade etti.
“Taksim Dayanışması’nda ‘hükümeti devirme girişimi’ gibi bir eylem asla yapılmamıştır. Tersine, merkezi hükümet temsilcileriyle görüşme yapılmıştır” diyen Kahraman, hükümetin Taksim Dayanışması’nı muhatap kabul ederek temsilcilerini Ankara’ya davet ettiğini hatırlattı. “Bu iddianamenin gerçek ve adil bir araştırmaya dayandığını söylemek güçtür” diyen Kahraman, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Öğleden sonraki oturumda savunmalarını yapan diğer tutuksuz sanıklardan Mine Özerden, “Şahsıma atfedilen somut dayanaktan yoksun ve asılsız kurguyu kabul etmiyorum” diyerek beraatini talep ederken, Yiğit Ekmekçi de, “Ne Gezi’yi finanse ettim ne de bir toplantısına katıldım, ki toplantıya katılmak elbette suç değil. İddianamedeki 16 kişiden 11'ini tanımıyorum. Hiçbir suç unsuru içermeyen ve hiçbir suça yönlendirmeyen telefon dinlemelerimin suç unsuru sayılmasını ve tarafıma yöneltilen suçlamaları kabul etmiyor, beraatimi talep ediyorum” diye konuştu.
Duruşmada hazır bulunan sanıkların savunmalarının ardından avukat beyanlarına geçildi. Duruşmaya katılmayan tutuksuz sanıklardan İnanç Ekmekçi’nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan, müvekkilinin yurt dışında bulunduğunu belirterek ifadesinin istinabe yoluyla alınmasını talep etti.
Kavala’nın tutukluluğuna devam
Avukat beyanlarının ardından mütalaası sorulan duruşma savcısı, “üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyetinin dikkate alınarak” Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun tutukluluk hâllerinin devamını talep etti.
Duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Aksakoğlu’nun yurt dışına çıkış yasağı ve haftada bir karakolda imza şartı ile tahliyesine, Kavala’nın ise tutukluluk hâlinin devamına karar verdi.
Dava kapsamında Can Dündar, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan ve Hanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkında çıkarılan yakalama kararlarının devamına karar veren mahkeme heyeti, davanın bir sonraki duruşmasının ise 18-19 Temmuz 2019 tarihlerinde görülmesini kararlaştırdı.
Sanıklardan Yiğit Ekmekçi’nin savunmasının istinabe yoluyla alınması talebi ise reddedildi.
Heyetin Aksakoğlu’nun tahliyesi ve Kavala’nın tutukluluğuna devam kararlarını oy çokluğuyla aldığı öğrenildi.