Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
AİHM, bugün açıklanan kararlarında özgürlük ve güvenlik hakkının ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Mehmet Altan ve Şahin Alpay başvurularına dair beklenen kararlarını 20 Mart günü açıkladı. Mahkeme, Türk üyenin karşı oyu nedeniyle altıya bir oy çokluğuyla aldığı kararlarında, her iki başvuruda da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesince düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ve 10. maddede düzenlenen ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Mahkeme yine her iki başvuruda da 18. madde uyarınca karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. Alpay ve Altan’ın avukatları müvekkillerinin hükümet yetkililerini eleştiren açıklamaları nedeniyle tutuklandıklarını savunmuş ve bu nedenle 18. madde ihlali olduğunu dile getirmişlerdi. AİHM ayrıca Altan ve Alpay'a 21,500'er euro manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.
AİHM Alpay’la ilgili kararında ayrıca AİHS’nin 46. maddesi uyarınca Türkiye’den Alpay’ın tutukluluğunun “mümkün olan en kısa sürede” sona erdirilmesi için gerekli tedbirleri almasını istedi. 46. madde AİHM kararlarının bağlayıcılığı ve uygulanmasını konu alıyor.
AİHM, Mehmet Altan’ın başvurusuna yönelik kararında ise benzer bir çağrıda bulunmadı. Altan kararında mahkeme, başvuru çerçevesinde değerlendirilen dönemin Altan’ın tutuklandığı 22 Eylül 2016 tarihinde başladığını ve İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” suçundan mahkum edildiği 16 Şubat 2018 tarihinde sona erdiğini belirtti.
Mahkeme, Altan’ın 16 Şubat sonrasındaki mahpusluğunun Sözleşme’nin “kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkumiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulmasını” düzenleyen 5/1 (a) maddesinin kapsamına girdiğini ve dolayısıyla mevcut başvurunun kapsamı dışında kaldığını belirtti.
“Darbe” suçlamalarıyla tutuklama
Akademisyen ve köşe yazarı Mehmet Altan ve kapatılan Zaman gazetesinin köşe yazarlarından olan Şahin Alpay 15 Temmuz darbe girişiminin ardından gözaltına alınıp tutuklanmış ve darbeye iştirak etmekle suçlanmışlardı. Mehmet Altan, 16 Şubat günü kardeşi Ahmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak’la birlikte yargılandığı davada “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbede çarptırılmıştı.
74 yaşındaki Alpay’ın “Anayasal düzeni, hükümeti ve Meclis’i devirmeye teşebbüs etmek” suçlamalarıyla yargılandığı dava ise halen devam ediyor. Alpay, AİHM kararının açıklanmasından birkaç gün önce, 16 Mart’ı 17 Mart’a bağlayan gece Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ikinci ihlal kararı sonrasında 20 aya yaklaşan tutukluluğun ardından ev hapsi şartıyla tahliye edilmişti.
Anayasa Mahkemesi 11 Ocak günü duyurduğu kararlarında, hem Alpay’ın hem de Altan’ın kişisel hürriyet ve güvenlik haklarının ve basın ve ifade özgürlüklerinin tutuklulukları nedeniyle ihlal edildiğine hükmetmişti. Ancak Altan ve Alpay’ın yargılamalarını yürüten 26. ve 13. Ağır Ceza Mahkemeleri ile bu mahkemelerin kararlarına itirazları değerlendiren 27. ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri AYM’nin “yetki gaspı” yaptığını iddia ederek kararları uygulamayı reddedince Altan ve Alpay tahliye olamamıştı.
Alpay, AYM’nin ilk kararının uygulanmamasının ardından yapılan ikinci başvuruya yönelik verdiği ikinci ihlal kararının ardından tahliye olmuştu.
"AYM'nin etkili olduğunu kanıtlamak hükümete düşüyor"
Mahkeme kararında ayrıca Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın AYM kararlarına rağmen tahliye edilmemelerinin Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun tutukluluk konusunda bir iç hukuk yolu olarak etkinliğine dair “ciddi şüphe” oluşturduğu ifade edildi.
AİHM, bu durumun AYM’ye bireysel başvuruların etkin hukuk yolu oluşturduğuna dair kanaatini değiştirmediğini belirtse de, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sisteminin özellikle AİHS 5. madde uyarınca yapılan başvurular açısından etkinliğini inceleme hakkını saklı tutacağını vurguladı.
Kararda şu ifadelere yer verildi: Mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararının ardından Sayın Altan’ın tutukluluğunun devam ettirilmesinin, Anayasa Mahkemesi’nin tutuklulukla ilgili durumlarda yapılan bireysel başvurularda etkili bir telafi mercii olduğu konusunda ciddi şüpheler doğurduğunu vurgulamıştır. Ancak mahkeme hâlihazırdaki durum karşısında, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunma hakkının özgürlüklerinden mahrum kılınan kişilerin şikâyetleri kapsamında etkin bir telafi oluşturduğuna dair daha önceki tespitinden (Koçintar v. Türkiye, 44’üncü madde) uzaklaşmak istememiştir. Bununla beraber mahkeme, Sözleşme’nin 5’inci maddesi kapsamındaki vakalarda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sisteminin etkililiğini, özellikle birinci derece mahkemelerinin ve bilhassa ağır ceza mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi kararlarının yetkisi konusunda içtihadına ilişkin incelemeyi gelecekte meydana gelebilecek herhangi yeni gelişmeler ışığında saklı tutmaktadır. Bu bağlamda, bu çözüm yolunun hem teoride hem de pratikte etkili olduğunu kanıtlamak hükümete düşmektedir."
AİHM, Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın yanı sıra aralarında Ahmet Altan, Ahmet Şık, Akın Atalay ve Nazlı Ilıcak’ın da bulunduğu toplam 10 gazetecinin başvurularını kabul etmişti. AİHM’in bu başvuruları da yakında sonuçlandırması bekleniyor.
AİHM’in Mehmet Altan hakkında verdiği kararın tam metnini (İngilizce) buradan, Şahin Alpay kararını ise buradan okuyabilirsiniz.
Avukatlardan Adalet Bakanlığı'na tahliye başvurusu
AİHM'in kararının ardından, avukatları Altan’ın tahliyesi için hükümete başvurdular. Avukatlar Ergin Cinmen ve Figen Albuga Çalıkuşu Adalet Bakanlığı’na gönderdikleri dilekçede, müvekkillerinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edilmiş olduğunun AİHM tarafından karara bağlandığını hatırlattılar.
Cinmen ve Çalıkuşu ayrıca, AİHM’in internet sitesinde yayınlanan karar özetinde Mehmet Altan hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen 11 Ocak 2018 tarihli ihlal kararının gereğinin, alt mahkemelerce yerine getirilmemesini çok net bir dille eleştirdiğine de dikkat çekerek, “karar ve karar özeti incelendiğinde söz konusu ihlallerin giderilmesinin müvekkilin tahliyesi sûretiyle mümkün olacağı anlaşılmıştır’’ dediler.
Dilekçenin tamamını buradan okuyabilirsiniz.