Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Altan ve Alpay’ın avukatlarından açıklama

Altan ve Alpay’ın avukatlarından açıklama

“Hiçbir organ, merci, kişi ve kararı uygulayacak olan birinci derece mahkemesi AYM gerekçeli kararını tartışamaz”

Tutuklu gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın avukatları Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ocak tarihli “hak ihlâli” kararına rağmen müvekkillerinin tahliye edilmemesini ve konuyla ilgili siyasilerce yapılan yorumları değerlendiren bir açıklama yaptı.

Bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Alpay ve Altan’ın bireysel başvurularını inceleyen Anayasa Mahkemesi, tutukluluk nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği” hakkının ve 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlâl edildiğini hükme bağlamıştı. Ancak yargılamaları yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi önce gerekçeli karar kendilerine tebliğ edilmediği gerekçesiyle tahliyeleri gerçekleştirmemiş, ertesi gün gerekçeli kararı inceleyen 13. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nin “görev gaspı” yaptığını söyleyerek karara uymayacağını duyurmuştu. Hükümet yetkilileri de Anayasa Mahkemesi’ni ihlâl kararları nedeniyle eleştiren açıklamalarda bulunmuşlardı.

Avukatlar Ergin Cinmen, Figen Albuga Çalıkuşu, Ferat Çağıl ve Melike Polat tarafından 13 Ocak günü yapılan açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının herkesi bağladığı ilgili Anayasa maddelerine atıf yapılarak açıklandı. Şahin Alpay’ın yargılandığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dile getirilen “Anayasa Mahkemesi’nin görev gaspı” yaptığı iddiasına karşı çıkan açıklamada “Hiçbir organ, merci, kişi ve kararı uygulayacak olan birinci derece mahkemesi gerekçeli kararı tartışamaz, ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için gereğini derhal yapmakla yükümlüdür,” denildi.

Avukatlar, tahliye kararlarının verilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen ve güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği” hakkının ihlal edilmekte olduğunu ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunun işlenmekte olduğunu ifade etti.

Açıklamada, “OHAL KHK’ları için iptal kararının reddine karar verirken Anayasa Mahkemesi saygın, temel hak ve özgürlükler noktasında karar verirken ise saldırılan bir mahkeme olmamalıdır” denildi.

Açıklamanın tam metnini aşağıda sunuyoruz.

BASIN AÇIKLAMASI                                                                                                               

Bizler Şahin Alpay ve Mehmet Altan vekilleri olarak, 11.01.2018 tarihli Anayasa Mahkemesi kararları sonrasında gündemde yer alan; ancak bir kısmı gerçeğe uygun düşmeyen hukuki meselelere açıklık getirmeyi, hukukçu kimliklerimiz ve sorumluluğumuz nedeni ile zorunlu görmekteyiz. Anayasasında, hukuk devleti olduğu yazılı olan ülkemizde hukuk güvenliği altında yaşadığı kabul edilen her bireyin bu gerçekleri bilmesinde, bu tarihi dönemeçte ihtiyacı ve zorunluluğu bulunmaktadır.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI HERKESİ AMA HERKESİ BAĞLAR.

HİÇ KİMSE MAHKEME VE HAKİMLERE EMİR VE TALİMAT VEREMEZ, TAVSİYE VE TELKİNDE BULUNAMAZ.

  1. Anayasanın 138. Maddesinin 1.Fıkrasına göre “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”.
  2. Gene 138. Maddesinin 2. Fıkrasına göre “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
  3. 138. Maddesinin 3. Fıkrasına göre “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”
  4. 138. Maddesinin 4. Fıkrasına göre “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

Bu düzenlemeye göre yapılan açıklamalar ile Anayasa’nın bu amir hükmü ihlal edilmektedir.

ANAYASA MAHKEMESİ GÖREV GASBINDA BULUNMAMIŞTIR, SINIRLARINI AŞMAMIŞTIR.

Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 148.maddesine göre bireysel başvuruları inceler. Hüküm gereği Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.

Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince giderilmemesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Buna göre;

  1. Yargı mercilerinin “suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunup bulunmadığını”, “tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığını”, “tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün” takdir aralığını aşıp aşmadığı, Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir.
  2. Her ne kadar tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındaysa da; kanun veya Anayasa’ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açıkça keyfilik halinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren kararlar bireysel başvurudaki inceleme kapsamındadır.
  3. Anayasa Mahkemesi bu denetimini, somut olayın koşullarını dikkate alarak, özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapar.
  4. Bu denetim mahkemenin yerine geçmek ve yerindelik denetimi yapmak değildir.
  5. Anayasa Mahkemesinin tüm kararlarında bu denetim vardır. Örneğin 230 kişinin bireysel başvuruda bulunduğu ve kamuoyunda Balyoz kararı olarak bilinen Anayasa Mahkemesinin 2013/7800 sayılı kararının 59. Paragrafında;

“Bireysel başvuru yolunda derece mahkemelerinin gerekçelerinin niteliği, ancak açık bir keyfilik veya takdir hatası oluşturduğu ya da makul ve ikna edici açıklamalar içeren bir gerekçe gösterilmediği, iddia olunan eylem ile hüküm arasında "uygun illiyet bağı" kurulmadığı durumlarda denetlenebilir. Derece mahkemesi kararlarının, adalet gereksinimini giderecek ölçü ve nitelikte yeterli gerekçe ile açıklanıp açıklanmadığı hususları, adil yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesince yapılacak denetimin kapsamında yer almaktadır” ifadesi ile yapılan denetimi izah eden tespit bulunmaktadır.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARINA DİRENEN MAHKEMELER NÖBETÇİ MAHKEME DEĞİLDİR

Anayasa Mahkemesi kararları, yüksek mahkemenin saptadığı ihlalleri ortadan kaldırmak üzere Mehmet Altan’ın yargılamasını yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ve Şahin Alpay’ın yargılamasını yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne UYAP üzerinden saat 17.00 sıralarında tebliğ edilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan ve Anayasa’nın amir hükümlerini ihlal eden mahkemeler, siyasi iktidar tarafından yapılan açıklamalarda yer aldığı üzere nöbetçi mahkemeler değil, yargılamayı yapan mahkemelerdir.

ANAYASA MAHKEMESİ DOSYA İÇERİĞİNİ BİLMİYOR ya da YALNIZCA İDDİANAME SÜRECİNE KADAR İNCELEMİŞ DEĞİLDİR. 

Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında da yazdığı üzere; başvuru formu ve ekleri ile birlikte  UYAP üzerinden her iki dosyanın tamamını ve geldiği son aşamaya kadar olan süreçlerini detaylı şekilde incelemiştir.

BİREYSEL BAŞVURU KARARLARI, İPTAL KARARLARI GİBİ RESMİ GAZETEDE YAYINLANMAK ZORUNDA DEĞİLDİR.

Anayasa Mahkemesi her iki gerekçeli kararını aynı gün resmi sayfasında yayınlamış ve hatta aynı gün saat 23.22’de, resmi sayfasında kararını yayınladığını resmi Twitter adresinden duyurmuştur.

BİRİNCE DERECE MAHKEMELERİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARINI TARTIŞAMAZ.

Anayasa’nın  153/son hükmü ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 66/1 maddesi gereği “Mahkeme kararları kesindir. Mahkeme kararları Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”

Buna göre hiçbir organ, merci, kişi ve kararı uygulayacak olan birinci derece mahkemesi gerekçeli kararı tartışamaz, ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için gereğini derhal yapmakla yükümlüdür. Bu yasal düzenlemeler değişmedikçe aksi hal mümkün değildir.

Anayasa hükümleri bariz bir şekilde ihlal edilmeye devam edilirken TC Anayasası ile kurulmuş Anayasa Mahkemesi kararına göre tutukluluğun devamında ısrar edilmekle; Anayasa’nın 19.maddesinde düzenlenen ve güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” ihlal edilmekte ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (TCK 109.madde)” suçu her an vücut bulmaya devam etmektedir.

OHAL KHK’LARI İÇİN İPTAL KARARININ REDDİNE KARAR VERİRKEN ANAYASA MAHKEMESİ SAYGIN,

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER NOKTASINDA KARAR VERİRKEN İSE SALDIRILAN BİR MAHKEME OLMAMALIDIR.

HUKUK VİCDANI OLAN TÜM HUKUKÇULARI, HUKUK GÜVENLİĞİ ALTINDA ÜLKESİNDE YAŞAMAK İSTEYEN VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE İNANAN HERKESİ HUKUKA SAHİP ÇIKMAYA, GERÇEKLER ÜZERİNDEN KONUŞMA VE TARTIŞMAYA DAVET EDİYORUZ. 

13.01.2018

MEHMET ALTAN VE ŞAHİN ALPAY VEKİLLERİ 

Av. ERGİN CİNMEN 

Av. FİGEN ALBUGA ÇALIKUŞU 

Av. FERAT ÇAĞIL 

Av. MELİKE POLAT

Yukarı