Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Duruşmanın dördüncü gününde avukat savunmalarının da tamamlanmasıyla davada sona gelindi
Aralarında gazeteci yazar Ahmet Altan, kardeşi akademisyen ve köşe yazarı Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak’ın da bulunduğu altısı tutuklu yedi kişinin yargılandığı darbe davasında sona gelindi.
Davanın 12 Şubat Pazartesi günü başlayan ve 16 Şubat Cuma günü sonuçlanacak beşinci duruşmasının sonunda karar açıklanması bekleniyor. Savcılık bir önceki duruşmada açıkladığı esas hakkındaki mütalaasında tüm tutuklu sanıklar için Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 309. maddesi gereği “Anayasal düzeni devirmeye teşebbüs etme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet talep ederken tutuksuz yargılanan Tibet Murat Sanlıman’ın ise “üye olmadan silahlı terör örgütüne yardım etme” suçundan cezalandırılmasını istedi.
Duruşmanın 15 Şubat’ta Silivri’de görülen dördüncü gününde söz alan Ahmet ve Mehmet Altan’ın avukatı Ergin Cinmen, mahkemenin alacağı kararı “tarihî” olarak değerlendirirken “Bu kararla ya hukuka ya da hukuksuzluğa imza atacaksınız" diye konuştu.
“AYM kararıyla bu davanın omurgası çökmüştür”
Duruşmanın dördüncü gününde kalan avukat savunmaları dinlendi. İlk olarak söz alan Polis Akademisi eski öğretim görevlisi Şükrü Tuğrul Özşengül’ün avukatı Mustafa Bal yargılama sürecinde savunma hakkının ihlal edildiğini söyledi.
Avukat Bal, “savunma ve son söz aşamasına gelmiş bir davada mahkemeniz itirazları reddederken hâlâ delillerin toplanmamış olmasından bahsedebiliyor,” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu sanık Mehmet Altan’ın başvurusuna yönelik verdiği ihlal kararına değinen Bal, “Anayasa Mahkemesi'nin Mehmet Altan başvurusunda verdiği kararla bu davanın omurgası çökmüştür,” diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi’nin delilleri inceleyerek değerlendirme yaptığını, ancak Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayı reddeden mahkemenin delil incelemesi yapmadığını, soruşturmanın genişletilmesi taleplerini reddettiğini belirten Bal, “Mahkeme heyetine teşekkür ediyorum. Ceza yargılamasının büyüklere masallar olduğunu sayelerinde öğrendik. Kendimi bir oyunun figüranı gibi hissediyorum. Bize bunu buram buram hissettirdiniz,” diye konuştu.
Cezaevinde kalp krizi geçiren müvekkilinin dünkü duruşma sırasında rahatsızlandığını ve mahkeme salonundan götürüldüğünü ancak kendisine akıbetiyle ilgili herhangi bir bilgi verilmediğini söyleyen Bal, “Kendisini bugün burada sağlıklı olarak görebildiğim için mutluyum,” dedi.
Mahkeme başkanının Özşengül’ün cezaevinde kalmasını gerektirir bir sağlık sorunu olmadığının heyet raporuyla tespit edildiğini söylemesi üzerine Bal, “Evet, kardiyoloji uzmanlığı gerektiren bir durumla alakalı olarak kulak burun boğaz, dermatoloji uzmanlarınca hazırlanmış bir heyet raporu,” diyerek cevap verdi.
Cinmen: Hukuka aykırı uygulamalar mahkeme eliyle de yapılsa suçtur
Bal’ın ardından Altanların avukatı Ergin Cinmen dünkü oturumda yarım kalan savunmasını tamamlamak üzere söz aldı.
Davanın ve Mehmet Altan başvurusunda Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararın uygulanmamasının tüm dünyada takip edildiğini vurgulayan Cinmen, “İstediğiniz kadar bireysel başvuru deyin, Anayasa Mahkemesi’nin kararı bu davanın omurgasına yönelik bir karardır,” diye konuştu.
Söz konusu "hak ihlali" kararına hükümet yetkililerinin gösterdiği tepkileri hatırlatan Cinmen, Anayasa Mahkemesi’nin siyasetin en üst düzey yetkilileri tarafından alaşağı edildiğini belirtti. Bunun üzerine mahkeme başkanı, Cinmen'i "Konunun dışına çıkıyorsunuz, toparlayın" diye uyardı. Müvekkillerinin ağırlaştırılmış müebbetle yargılandığını anımsatan Cinmen, “Bu bile konu dışıysa çıkıp gidelim buradan,” diye tepki gösterdi.
Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmasına gerekçe olarak mahkemenin delil incelemesi yaptığının söylenmesini eleştiren Cinmen, “Anayasa Mahkemesi dosyadaki delilleri incelemeden nasıl değerlendirme yapacaktı? Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılacağını kabul ediyorsak delil incelemesi yapmasını da kabul etmek zorundayız,” diye konuştu.
Mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararına uygun şekilde karar almaması durumunda bunun mahkemenin hâkimleri açısından da hukukî sonuçlarının olacağını söyleyen Cinmen, “Hukuka aykırı uygulamalar mahkeme eliyle de yapılsa suçtur,” diye konuştu.
Cinmen, "Mahkemeniz tarihî bir karar verecek; ya hukuka ya da hukuksuzluğa imza atacaksınız" diyerek konuşmasını bitirdi.
“Bilirkişi incelemesi talebimiz reddedildi”
Cinmen’den sonra duruşmada kapatılan Zaman gazetesi Marka Pazarlama Direktörü Yakup Şimşek’in avukatı Murat Tellioğlu söz aldı. Müvekkilinin Zaman gazetesinin 2015 Ekim ayında yayınlanan 20'şer saniyelik beş reklam filmi nedeniyle darbe davasına dahil edildiğini anlatan Tellioğlu, bu reklam filmlerinin Tibet Murat Sanlıman’ın sahibi olduğu reklam şirketince hazırlandığını tekrarladı ve mahkemeye bunu ispatladığını söylediği bir “fikir bedeli” faturası sundu.
İddianamede Şimşek ve diğer tutuklu sanıklara TCK 309, 311 ve 312. maddeleri gereğince yöneltilen darbe suçlamaları hakkında bilgi veren Tellioğlu, bu suçların “tehlike suçu” kategorisine girdiklerini ve tehlike suçlarında hazırlık eylemlerinin de suç sayıldığını anlattı. Ancak iddianameye giren ve 2015’te hazırlanan beş filmden biri olan reklam filminin savcılıkça “öncü eylem” olarak nitelendiğini söyleyen Tellioğlu, “Bu davada reklam filmi hazırlığın öncü hareketiymiş gibi sunuldu. Öncü eylem diye bir kavram icat edildi. Kasıt ile hazırlık arasına ‘öncü eylem’ diye bir kategori koyarsanız suç icat etmiş olursunuz,” diye konuştu.
Avukat Tellioğlu, darbe girişiminden 9 ay 10 gün önce yayınlandığı ve darbe çağrışımı yaptığı iddia edilen reklam filminin suç unsuru taşıyıp taşımadığına dair bilirkişi raporu istediklerini, ancak bu talebin mahkemece reddedildiğini söyledi.
Tellioğlu, “Bugün 15 Temmuz davalarının çoğu sonuçlandı ya da karar aşamasında. Bu davaların hiçbirinde ‘reklamdan etkilendik, reklamdan talimat aldık’ diyen biri olmadı,” dedi.
Tellioğlu, dava kapsamından ifadesi alınan iki tanığın mahkemede dinlenmesini de talep ettiklerini çünkü tanıklara soracak sorularının olduğunu söyleyen Tellioğlu, ancak bu talebin de reddedildiğini belirtti.
Taş: Müvekkilim tutukluyken gözaltına alındı
Ardından söz alan kapatılan Zaman gazetesi görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı’nın avukatı Sevgi Taş, Yazıcı’nın Zaman gazetesinde çalışmış olması nedeniyle suçlanamayacağını söyledi. Taş, “Bir kişiye ‘senin bir zamanlar çalıştığın kurumun terörist olduğunu fark ettim, gel buraya’ denilmesi hukuken kabul edilemez,” diye konuştu.
Taş, “Müvekkilimin çalıştığı kurumun terör örgütü olduğunu o dönem kimse bilmiyordu. Müvekkilimin çalıştığı kurum, o zaman sadece 'cemaate yakın kurum' idi" diye konuştu.
Taş, Yazıcı’nın Aralık ayında kendisine ait bir flash bellekte bulunduğu ve Fethullah Gülen’in iki hâkime hitaben yazdığı iddia edilen mektupla ilgili olarak gözaltına alınmasıyla ilgili de açıklamalarda bulundu.
Yazıcı’nın ilk gözaltına alındığında evinde arama yapıldığını ve dijital materyallerine el konduğunu aktaran Taş, bundan tam 484 gün sonra el konulan flash belleklerden birinde bu belgenin bulunduğu iddiasıyla Yazıcı’nın cezaevindeyken tekrar gözaltına alındığını söyledi.
Taş, sekiz gün boyunca görüş yasağı olması nedeniyle müvekkiliyle görüşemediğini söyleyen Taş, “Tutuklu bir insanın gözaltına alınması diye bir şey var mı bizim hukuk sistemimizde? Yok,” diye konuştu.
Taş, “Kendisine ne konuşulduğunu avukatına bile söyleme denilmiş. O tarihten beri cezaevinde tek kişilik hücrede diyeceğim ama böyle deyince cezaevi yönetimi kızıyor, üç kişilik koğuşta tek başına kalıyor,” dedi.
Taş’ın açıklamalarının ardından son olarak Tibet Murat Sanlıman’ın avukatı Bahri Belen söz aldı. Belen de dava dosyasında adı geçen tanıkların mahkemede dinlenilmemesini eleştirdi, suçun unsurlarının oluşmamış olması nedeniyle Sanlıman’ın beraatini talep etti.
Böylece duruşmada tüm sanık ve sanık avukatlarının esas hakkındaki mütalaaya ilişkin savunmaları dinlenmiş oldu. Duruşmanın karar açıklanması beklenen son oturumuna 16 Şubat günü sabah 9:30’da Silivri’de devam edilecek.