Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Gazetecilere yönelik yargı baskısında günümüzün popüler suçlamaları, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”
AYÇA SÖYLEMEZ
“Biliyorsunuz Silivri çoğunlukla siyasi isimlerin, fikir ‘suçlularının’, kumpas mağdurlarının mahkûm edildiği bir cezaevi.” Bu sözler, yaptığı haberler sebebiyle bir yıl içinde iki kez tutuklanan gazeteci Furkan Karabay’a ait.
10Haber muhabiri Karabay, yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkında yürütülen yargı sürecine dair haberi ve sosyal medya paylaşımlarından sonra gözaltına alınıp 9 Kasım’da tutuklandı. 2023 yılının aralık ayında da yine yaptığı bir haber gerekçe gösterilerek tutuklanan Karabay’a bu kez de son dönemin popüler suçlamalarından “hakaret”, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamaları yöneltildi. Suçlamaların gerekçesi, yaptığı haberle ilgili sosyal medya paylaşımıydı. Zaten Karabay da ifadesinde paylaşımının 10Haber sitesindeki haberiyle ilgili olduğunu, haberin de soruşturma dosyasına dayandığını ve gazetecilik görevini yerine getirdiğini söyledi.
Gazetecilik faaliyetleri gerekçesiyle suçlanarak hakkında soruşturma ve kovuşturma yürütülen birçok gazeteciyle aynı akıbeti paylaşan Karabay’a yöneltilen suçlamalardan biri, aslında gazetecilerin yıllardır yargılandığı ancak daha önceleri tutuklamaya gerekçe olmayan bir suçlamaydı: Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/1. maddesinde düzenlenen “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme”. Avukatının tutukluluğuna itirazı üzerine 18 Kasım günü tahliye edilen Karabay, geçtiğimiz yıl yaptığı bir haber gerekçesiyle açılan bir soruşturma kapsamında yine aynı suçlamayla tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz neticesinde günler sonra tahliye edilmiş, yargılama sonucunda da beraat etmişti.
Yine 2023 yılında, Diyarbakır’da bir hâkim ve savcının görev yerlerinin değişmesi ile ilgili sosyal medya paylaşımlarına dair açılan soruşturma kapsamında gazeteci Fırat Can Arslan tutuklandığında, “bu suçlamadan tutuklanan ilk gazeteci” sıfatıyla haberlere konu olmuştu. Arslan aylar sonra tahliye oldu ve yargılama sonucunda da beraat etti ancak bu suçlama, haberlerinde bir yargı mensubunun adını geçiren her gazeteci için yargı baskısının yeni bir aracı olarak kullanılmaya devam etti. O dönem Fırat Can Arslan’ın haberiyle ilgili tweetini paylaştıkları için gazeteciler Evrim Deniz, Evrim Kepenek, Sibel Yükler ve Delal Akyüz evlerinden gözaltına alınmıştı. Ardından haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmişti. ANKA Yazı İşleri Müdürü Mansur Çelik aynı suçlamayla ceza almış, yargı muhabiri Alican Uludağ’a verilen ceza ise istinafta bozulmuştu. Son birkaç yılda onlarca gazeteci bu suçtan hâkim karşısına çıktı, halen devam eden davalar var.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) bu yılın başında yaptığı açıklamada, 2023 yılında yaklaşık 20 gazetecinin bu suçlamayla yargılandığını, mevzuatın belirsizliğinin keyfi uygulamalara yol açtığını belirtmişti: “Aynı kanunun [TMK] ‘terör örgütü propagandası’ ile ilgili 7. maddesinin 2. fıkrası gibi, ‘terörle mücadelede görev almış kişileri’ korumayı amaçlayan bu hüküm, her şeyden önce medya profesyonellerini susturmak için kullanılıyor.”
Popüler suçlamalar
Yakın geçmişte gazeteciler sıklıkla “suçu ve suçluyu övmek”, “örgüt propagandası” ve “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlamalarından hâkim karşısına çıkardı. Gazeteci davalarında popüler suçlamalar her dönem değişiyor. Bugünün “sık kullanılanları”, yukarıda bahsettiğimiz “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme”nin yanı sıra “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”.
“Halkı kin ve nefrete tahrik” suçlaması daha çok sosyal medya kullanıcılarının payına düşüyor. “Hakaret” suçlaması ise herkes için her dönemin maymuncuğu.
Giderek çeşitlenen suçlamalara en son eklenen, “dezenformasyon yasası” olarak bilinen, TCK’nın 217. maddesinde düzenlenen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” oldu.
“Dezenformasyon ve yalan haberle mücadele” iddiasıyla gündeme gelen, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 217/A. maddesindeki “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu, 13 Ekim 2022 tarih ve 7418 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile yasalaşmıştı. O dönem AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, yasanın “sansür” niteliği taşımadığını söylemişti:
“TCK 218 açıktır. Haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştirici amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Nokta.
Dezenformasyon tek başına hakaret değildir. Dezenformasyon tek başına gerçekdışı bir bilgiyi yaymak değildir. Dezenformasyon bunların toplamını koordineli bir şekilde ortak bir amaca dönük belli bir süre içerisinde yayma işidir. Bir bilgi ya da haberin yanıltıcı olduğuna yargı karar verecek. Peki aranan koşullar ne? Suçun teşekkülü için tam beş maddenin, beşinin de varlığı aranacak. Yani;
1) Yayılan haber gerçek olmayacak.
2) Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığı ile ilgili gerçekdışı haber olacak.
3) Halk arasında panik, korku ve endişe oluşturma kastı taşıyacak.
4) Kamu barışını bozmaya elverişli olacak.
5) Bunlar aleni biçimde yapılacak.
Altını çiziyorum, beş unsurun bir aradalığı aranacak. Bu beş unsurdan üçü varsa suç teşkil etmeyecek. Adalet Bakanlığı’ndan toplantılara katılan arkadaşların tamamının söylediği bir şey var: ‘Bu beş unsurun bir araya gelmesi kolay değil yani suçun teşekkülü zor.’ Doların 40 lira olacağını söyleyen bir kişi, deprem tahminlerini paylaşan bilim adamı bu suç kapsamına girmez. Kanunu okuduğunuzda bunu net bir şekilde görürsünüz.”
Uygulama Ünal’ın anlattığı gibi olmadı, bilakis Furkan Karabay’ın da tutuklanma gerekçelerinden biri olan yasa maddesi, tam da basın meslek örgütlerinin öngörülerini doğrular nitelikte kararlarla karşımıza çıktı.
Bu suçlama özellikle 6 Şubat 2024 depremleri, Elazığ İliç’teki maden kazası ve seçim haberleri yapan gazetecilerin yargılanmasında kullanıldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) verilerine göre, Ekim 2022- Nisan 2024 arasında 40 gazeteciye bu suçlamayla toplam 46 soruşturma açıldı, 10 gazeteci gözaltına alındı, dört gazeteci tutuklandı. Soruşturmalar neticesinde 14 dava açıldı, beş davada beraat kararı verildi. Bir dava ise 10 ay hapis cezasıyla sonuçlandı. Sekiz davada ise yargılama devam ediyor.
Bu gazetecilerden biri de Tolga Şardan. T24 yazarı Şardan’ın kaleme aldığı “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısına yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının resen başlattığı soruşturma kapsamında gazetecinin Ankara’daki evine polis baskını düzenlendi, Şardan çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı. Bu tutuklamanın ardından meslek örgütleri ve siyasi partiler, düzenlemenin iptali için daha önceden yürütmenin durdurulması ve iptal başvurusu yapılmış olan Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde eylem yaptı.
8 Kasım 2023’teki oturumunda AYM, 5’e karşı 7 üyenin oyuyla yasa maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığını belirterek iptal talebini reddetti. Mahkeme gerekçeli kararında, düzenlemenin kanunilik şartını taşıdığına, suçun maddi ve manevi unsurlarının, suça ilişkin yaptırımın niteliğinin ve miktarının, suçun nitelikli hâllerinin kuralda herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak düzenlendiğine, bu nedenle kuralın belirsiz ve öngörülmez olmadığına hükmetti.
Yargı baskısı
Expression Interrupted platformunun derlediği verilere göre Türkiye’de halihazırda 27 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde. Yüzlerce gazeteci de yargılanıyor.
Expression Interrupted platformunun üç aylık İfade ve Basın Özgürlüğü Gündemi raporlarına göre 2024’ün ilk üç ayında toplam 210 gazeteci yargılandı, 19 gazeteci hakkında mahkûmiyet kararı verildi, gazetecilere 10 yeni dava açıldı ve beş gazeteci tutuklandı. Yılın ikinci çeyreğinde 192 gazeteci yargılandı, 12 gazeteci hakkında mahkûmiyet kararı verildi. Gazetecilere yedi yeni dava açıldı ve beş gazeteci tutuklandı. Kasım ayında yayınlanan rapora göre ise bu yılın üçüncü çeyreğinde 89 gazeteci yargılandı, 11 gazeteci hakkında mahkûmiyet kararı verildi. 10 gazeteciye dava açıldı, dört gazeteci tutuklandı.
TGS’nin 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde açıkladığı 2023-2024 Basın Özgürlüğü Raporu’na göre ise bir yılda en az 14 gazeteci cezaevine girdi, 69 gazeteci gözaltına alındı, gazeteciler toplamda 153 saatlerini gözaltında geçirdi, 52 gazeteci ise haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle ifade verdi. Bu süredeki ceza yargılamalarında toplamda 47 yıl 1 ay 24 gün hapis cezası, 31 bin 160 lira adli para cezasına hükmedildi. Ayrıca 66 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 26 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi. Bu hesaplamada, maruz kalınan sosyal medya saldırıları yok üstelik.
Yargı mensuplarına sonsuz takdir yetkisi veren, kapsamı muğlak olduğundan her söze/yazıya uyarlanabilir suçlamalara, bugünlerde “etki ajanlığı” suçlamasının da eklenmesi gündemde.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) “etki ajanlığı” suçlamasının da Anayasa’ya aykırı olduğunu açıkladı: “Bu madde ile neyin ve kimin cezalandırılacağı asla belirlenemeyecektir. Toplumda infial yaratan, şok eden, rahatsız eden bilgi ve düşüncelerin susturulması bu yolla da mümkün olabilecektir. Düzenlemenin ne olduğu, neyi cezalandırdığı belli değildir. Açık ve anlaşılır değildir. Düzenleme basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü zedeleyecektir, gazeteciler açısından yeni bir sopa olarak kullanılabilecektir.”
Son dönemin yasal düzenlemeleri ve uygulamalarına baktığımızda, asıl “hedef gösterilenin” gazeteciler olduğu ortada.