Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Cumhuriyet davasında gazetecilere 15 yıla kadar hapis talebi

Cumhuriyet davasında gazetecilere 15 yıla kadar hapis talebi

Akın Atalay’a yine tahliye yok, davada karar duruşması 24-27 Nisan’da...

Cumhuriyet davasının 16 Mart’ta İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri’de görülen 7. duruşmasında mahkeme 502 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın “gazetedeki görevi dikkate alınarak” tutukluluğunun devamına hükmetti. Duruşmada ayrıca mütalaasını açıklayan savcı, aralarında Atalay’ın yanı sıra Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, muhabir Ahmet Şık ve Cumhuriyet gazetesi Yayın Danışmanı ve köşe yazarı Kadri Gürsel dahil 13 Cumhuriyet gazetesi çalışanı hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım suçundan” 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep etti.

Mahkeme, esas hakkında mütalaaya karşı savunmaların alınacağı bir sonraki duruşmanın 24-27 Nisan arasında dört gün boyunca Silivri’de yapılacağını açıkladı. Atalay’ın yanı sıra hâlen tutuklu olan “Jeansbiri” adlı sosyal medya hesabının kullanıcısı Ahmet Kemal Aydoğdu’nun tutukluluğunun da devamına hükmedildi.

Mahkeme, yurt dışında olan Cumhuriyet eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ahval haber sitesi editörü İlhan Tanır hakkındaki yakalama kararlarının infazının da beklenmesine karar verdi.

Turhan Günay’a beraat talebi

Davanın savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı, yaklaşık üç saati aşkın süren mütalaasında 15 sanık hakkında hapis cezası talebinde bulundu. Savcının “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep ettiği 13 Cumhuriyet çalışanı şunlar:

Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Cumhuriyet gazetesi Yayın Danışmanı ve yazarı Kadri Gürsel, yazarları Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Hakan Kara, muhabir Ahmet Şık, okur temsilcisi Güray Öz, çizer Musa Kart ve gazetenin avukatları Bülent Utku ile Mustafa Kemal Güngör.

Savcı mütalaasında Cumhuriyet Kitap eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay ile muhasebe bölümü yöneticileri Günseli Özaltay ve Bülent Yener'in ise haklarındaki “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçundan beraat etmeleri yönünde karar verilmesini istedi.

Savcının beraatini talep ettiği gazeteci Turhan Günay bu davada toplam 272 gün tutuklu kalmıştı.

Savcı mütalaasında ayrıca ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla 9 ay cezaevinde kalan ancak Mor Beyin isimli programla çalışan Freezy müzik uygulamasını indirdiğinin belirlenmesi üzerine tahliye edilen muhasebe çalışanı Emre İper’in ise propaganda suçlamasıyla cezalandırılması talebinde bulundu. Savcı, Cumhuriyet Vakfı yöneticilerine kendilerine iddianamede yöneltilen “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlamasından da beraat kararı verilmesini istedi.

Cunhuriyet gazetesi ile herhangi bir bağı olmamasına karşın davaya eklenen Ahmet Kemal Aydoğdu'nun ise örgüt yöneticiliği suçlamasıyla cezalandırılması talep edildi.

Yayın politikası "suç unsuru" olarak gösterildi

Savcı mütalaasında Cumhuriyet çalışanlarına yönelik suçlamalara gerekçe olarak gazetenin yayın politikasını gösterdi. Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının bilinçli bir şekilde değiştirildiğini öne süren savcı Bölükbaşı, “Münferit olarak haberler değil, bir yayın politikası yargılama konusudur. Sanık savunmalarının aksine Cumhuriyet’in PKK, KCK, DHKP/C ve FETÖ’ye destek olan bir yayın politikası yürüttüğü anlaşılmaktadır,” dedi.

Cumhuriyet’in sürdürdüğü yayın politikasının "basın özgürlüğü ile açıklanamayacağını" öne süren savcı mütalaasında şu ifadelere yer verdi:

“MİT TIR'ları gibi kamuyu yanlış yönlendirici haberlerle, Türkiye'nin terörü destekleyen bir devlet olduğu yönünde algı yarattı. Zaman, Taraf, Bugün gazetelerinin taraftarları dışında kamuoyundaki itibarı kaybolduğu için örgüt Cumhuriyet'i bir araç olarak kullandı. Terör örgütlerinin eylemlerini gerçekleştirmeye yardım eden, sevimli ve meşru gösteren, Türkiye'yi terör örgütlerine yardım ediyor gibi gösteren faaliyette bulundu.”

Mütalaasında Ankara’da TAK tarafından üstlenilen bombalı saldırının ardından Zaman ve Cumhuriyet gazetelerinin aynı ifadeyi kullanarak "Devletin kalbine bomba" manşetini atması gibi çok sayıda haber örnekleri veren ve bunların tesadüf olmadığını savunan savcı, “Terör örgütlerinin emellerini destekleyen yayınlar basın özgürlüğünün arkasına sığınılarak savunulamaz. Basın-yayın faaliyetlerinde her zaman kamu yararı ve toprak bütünlüğü gözetilmelidir. (…) Terör örgütü eylemlerinin kınanmaması bile örgütlerin lehine hizmet eder, sanıklar bu örgütlerin lehine yayın yapmış, lehe algı yaratmak faaliyetinde bulunmuştur. Yayınlar masum değerlendirilemez” ifadelerini kullandı.

Atalay: Gazetenin yayın politikasını ne zamandır savcılar belirliyor? 

Duruşmada söz alan Akın Atalay ise savcının mütalaası sırasında Cumhuriyet’in yayın politikasına dair yönelttiği suçlamalara tepki gösterdi. Savcılığın editoryal bağımsızlık ilkesini suçlama nedeni yaptığını vurgulayan Atalay şöyle konuştu: “‘Cumhuriyet Vakfı'nı ve Cumhuriyet gazetesini ele geçirmiş, yayın politikasını değiştirmişsiniz, bu hususta ifadenizi verin' diye sormuşlar. Bu konuda savcıya verilecek cevap bellidir: Sana ne! Sana mı soracağız, senden izin mi alacağız? Ne zamandan beri gazetelerin yayın politikasını savcılar belirlemeye başladı! Yayın politikasını beğenmiyorsanız almaz ve okumazsınız, hepsi bu. Onun ötesi sizin haddinizi de yetkinizi de aşar.”

Cumhuriyet’e yönelik baskıların gazetenin doğru habercilik yapmasından kaynaklandığını vurgulayan Atalay, “Siyasi iktidar, Cumhuriyet’in bağımsız yayıncılık yapmasından, iktidar güdümüne girmemesinden fevkalade rahatsızdır. Bunun hesabı sorulmakta, bedeli ödetilmektedir,” dedi.

Atalay, Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının iktidar doğrultusunda değişmesi hâlinde, yayın politikası nedeniyle ceza davası açılıp açılmayacağını sordu.

“Bu yargılamada şu ana kadar bırakınız insana ve gerçeğe sırt çevrilmesini, yasaya ve hukuka bile sırt çevrildiği kanaatimi ifade etmek isterim,” diyen Atalay, sözlerini şöyle noktaladı: “En ağır tedbir olan tutuklama yoluyla peşinen cezalandırılmış olduk. Şimdiye kadar olmadı… Artık benim için çok geç, ama belki başkalarına hukukun ve adaletin geç de olsa geri geleceğine, gelebildiğine dair bir umut ışığı yakılabilir.”

Cumhuriyet davasının 9 Mart’ta görülen bir önceki duruşmasında Murat Sabuncu ve Ahmet Şık tahliye edilmiş, heyet başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, “gemiyi en son kaptanlar terk eder” diyerek Atalay’ın tutukluluğunun devamına hükmetmişti. Gazetenin tutuklu yargılanan 10 çalışanı ise daha önceki duruşmalarda tahliye olmuştu. Sabuncu ve Şık tahliyelerinin ardından başta Atalay olmak üzere çok sayıda gazeteci, avukat ve hak savunucusunun hâlen tutuklu olduğunu belirterek, dayanışmanın devamı çağrısında bulunmuşlardı.
Yukarı