Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gerekçeli karar: “Maddî cebire iştirak ettiler”

Gerekçeli karar: “Maddî cebire iştirak ettiler”

Altanlar ve Ilıcak dahil altı kişi hakkındaki kararda sanıkların 15 Temmuz darbe girişimine “fail olarak iştirak ettikleri” savunuldu

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi gazeteci yazar Ahmet Altan, kardeşi köşe yazarı ve akademisyen Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu altı kişinin “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığı davada gerekçeli kararını açıkladı.

16 Mart günü UYAP’a yüklenen, ve davaya ait iddianame, duruşmaların SEGBİS kayıtlarının çözümlemeleri, esas hakkında mütalaa gibi belgeleri de içeren gerekçeli karar toplam 796 sayfadan oluşuyor.

Gerekçenin açıklandığı sonuç bölümünde, “Sanıklar bizzat darbe girişimi esnasında ülke genelinde, uygulanan şiddete, bombalamalara ve işlenen cinayetlere Anayasal düzeni ihlal iradesi kapsamında iştirak etmek sûretiyle, manevi cebirden öte maddî cebire iştirak etmek suretiyle atılı Anayasayı ihlal suçunun müşterek failleridirler,” deniyor.

Mahkeme bu sonuca ise “dosya içindeki açık kaynak tespit tutanakları, dosyaya bilgi amaçlı giren diğer iddianameler, darbe girişimi öncesi bu dosya sanıkları ve ayrılan dosya sanıkları tarafından atılan tweetler, gizli tanık ve tanık beyanları darbe girişimi öncesi ve sırasında yapılan televizyon programlarındaki konuşmaları, Sükut'un Çığlığı reklam filminin” birlikte değerlendirilmesiyle ulaştığını belirtiyor.

Gerekçeli kararda “Mahkûm olan sanıklar 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece Türkiye genelinde uygulanan maddî cebire aslî birlikte fail olarak iştirak etmişlerdir. Böyle olunca sanıkların eylemlerinin ağırlığı dikkate alınarak; kesinlikle herkese açık, çabuk, kaçınılmaz, suçların ağırlığıyla orantılı ve yasalar tarafından belirlenmiş biçimde, aşağıdaki şekilde cezalandırılmaları yoluna gidilmiştir,” deniyor.

Gerekçede 1764 tarihli kitaba atıf

Kararda Yargıtay’ın “manevi cebir” kavramının kabul edilemez olduğuna dair içtihadının göz önüne alınmadığı, buna karşılık 1764 yılında İtalyan filozof ve ceza hukukçusu Cesare Beccaria tarafından yazılan “Suçlar ve Cezalar Hakkında” adlı kitaba atıfla devletin kişiliğine karşı suçların “maddi eylemler olabileceği gibi manevi eylemler de olabileceğinin” savunulduğu görülüyor.

Kararda, “Beccaria perspektifi ile bir suçun devletin kişiliğine karşı (Anayasal Düzene ve bu Düzenin İşleyişine karşı) olabilmesi için toplumun yıkımına yönelmesi gerekir. Bu tür eylemler maddi eylemler olabileceği gibi manevi eylemler (salt düşünce olamayacağına göre burada bahsedilen söz ve yazılardır. Zira tek başına düşüncenin, açıklanmadığı ve iradi bir sonuca yönelmediği için, cezalandırılamayacağı ortadadır.) de olabilirler,” deniyor.

Gerekçeli kararın tam metnine buradan ulaşılabilir.

Dava hakkında

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat günü beş günlük son duruşmanın ardından açıkladığı kararda, Ahmet ve Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Zaman gazetesi Pazarlama Direktörü Yakup Şimşek, Zaman Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı ve Polis Akademisi eski öğretim görevlisi Şükrü Tuğrul Özşengül hakkında ağırlaştırılmış müebbete hükmetmişti.

Mahkeme, “Meclisi ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarından ise, bu iddiaların “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun içinde eridiği anlaşıldığından,” karar verilmesine yer olmadığına karar vermişti.

Sanıkların yargılama sürecindeki tutum ve davranışları dikkate alınarak indirim yapılmasına yer olmadığına hükmeden mahkeme, davanın tek tutuksuz sanığı Tibet Murat Sanlıman’ın ise “suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” gerekçesiyle beraatine karar vermişti.

15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında 10 Eylül 2016 tarihinde gözaltına alınan Mehmet Altan 22 Eylül 2016’da, Ahmet Altan ise 23 Eylül 2016’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti.

Nazlı Ilıcak ise 30 Temmuz 2016’da gözaltına alınmış ve ardından tutuklanarak Bakırköy Cezaevi’ne gönderilmişti.

Altanlar’ın gözaltı gerekçesi 14 Temmuz 2016 gecesi, sonradan kapatılan Can Erzincan TV’de Nazlı Ilıcak’la beraber katıldıkları bir televizyon programında darbe girişimiyle ilgili “sübliminal mesaj” vermek olarak açıklanmış, ancak yaygın uluslararası tepki sonrasında bu suçlama soruşturmanın ilerleyen aşamalarında şekil değiştirerek, “darbeyi çağrıştırıcı söylemlerde bulunmak” şeklini almıştı.

17 sanıklı olarak başlayan davanın ilk duruşması 19-23 Haziran 2017 tarihinde görülmüştü.

Davanın 19 Eylül 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmasında mahkeme, sanıklar Ekrem Dumanlı, Osman Özsoy, Emre Uslu, Tuncay Opçin, Abdülkerim Balcı, Bülent Keneş, Faruk Kardıç, Mehmet Kamış, Şemsettin Efe ve Ali Çolak’ın henüz yakalanamamış olmaları nedeniyle dosyalarının ayrılmasına karar vermiş, böylelikle davada toplam yedi sanık kalmıştı.
Yukarı