Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Gazeteciler Alayumat ve Akman ilk kez hâkim karşısında 

Gazeteciler Alayumat ve Akman ilk kez hâkim karşısında 

İlk duruşmada Dihaber muhabiri Erdoğan Alayumat’ın tutukluluğunun devamına hükmedildi. Alayumat ve Akman: "Sadece gazetecilik yaptık"

ÖZGÜN ÖZÇER - HATAY

KHK ile kapatılan Dicle Medya Haber Ajansı (Dihaber) muhabirleri Erdoğan Alayumat ve Nuri Akman’ın “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme” ve “Örgüt üyeliği” suçlarından yargılandığı davanın ilk duruşması 2 Şubat 2018 günü Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme ara kararında, haklarında 45’er yıla kadar hapis cezası istenen Alayumat’ın tutukluluk hâlinin ve Akman üzerindeki adlî kontrol hükümlerinin devamına hükmederken, davanın bir sonraki duruşmasını 25 Nisan tarihine erteledi. Duruşmayı Punto24 ve Türkiye Gazeteciler Sendikası mahkeme salonunda izledi.

Davada savunmalarını veren Erdoğan Alayumat ve Nuri Akman, iddianamenin yaptıkları gazetecilik faaliyetlerini suç olarak gösterdiğini belirttiler. Samsun Bafra Cezaevi’nden duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Alayumat, savunmasında yapılan suçlamanın ağırlığına rağmen iddianamede herhangi bir somut delil sunulmadığını vurguladı.

Alayumat, iddianamede yer alan “casusluk” ve “örgüt üyeleriyle haberleşme’’ iddialarına dikkat çekerek, “O zaman bu bilgileri kime, ne zaman, neyle göndermişim, bunun ispatı gerekli” dedi. Haberlerinin casusluk amacını taşıdığı suçlarının da asılsız olduğunu belirten Alayumat, “Gazeteci olduğum için haber değeri gördüğüm her şeyin haberini yaptığım. Ayrıca ajanstan yaptığım haber başına ücret alıyorum” ifadelerini kullandı.

Alayumat ayrıca, iddianamede delil olarak gösterilen “kamyon konvoyu” ve ‘’Suriye sınırındaki duvar’’ gibi konuları bulunduğu bölgedeki önemli gelişmeler oldukları için haberleştirdiğini, ancak bunun dışında da ekoloji ya da sosyal haberler de dahil olmak üzere pek çok farklı alanda muhabirlik yaptığını anlattı. Alayumat, “Bugüne kadar özellikle Çukurova bölgesinde yaptığım yüzlerce haber var. Eğer bunlara bakılırsa, hepsinin haber olduğu ve gazetecilik yaptığım görülecektir” dedi.

Atılan suçlamada maddî hata

Alayumat ayrıca iddianamede üniversite yıllarında “örgütün gençlik yapılarında” yer aldığının belirtildiğini dile getirdi. Bunun mümkün olmadığını söyleyen Alayumat, “İlkokulu 4. sınıfta terk ettim. Ailemi geçindirmek zorunda kaldım. İlkokulu daha sonra açık öğretimle tamamladım. Üniversite hayatım olmadığı için böyle bir ifade doğru değil” diye konuştu.

Mahkemede savunmasını veren Nuri Akman ise, Dicle Üniversitesi’nde hukuk okuduğunu ve Dihaber için muhabirlik yaptığını, hem gezmek hem de haber yapmak isteyince ajansın kendisini Alayumat’ın yanına göndermeyi teklif ettiğini anlattı. Akman, Suriye’deki savaşın Hatay’ın ilçelerinde yaşayan yöre halkı üzerindeki etkileri hakkında bir haber yapma amacıyla Reyhanlı’ya giderek burada görüş aldıklarını, ancak haberin yayınlanmadığını söyledi.

Gözaltında polis darbı

Alayumat’ın önerisi üzerine Gaziantep’in Islahiye ilçesine gittiklerini belirten Akman, mahkemedeki ifadesinde burada gözaltına alındıktan sonra polisten şiddet gördüğünü de aktardı. Polislere gözaltının hukuk dışı yapıldığına dair tepki gösterdiğini, ardından da ısrarla avukatını aramak için telefonunu talep ettiğini anlatan Akman, “Bunun üzerine 9-10 polis beni darp etti. Daha sonra da Hatay’da ölen iki polisi öldürdüğümü kabul ettirmek istediler. Bir insanın canına kastına karşı olduğumu ve anti-militarist bir düşünceye sahip olduğumu belirtince yine fiziksel şiddete maruz kaldım” dedi. Akman ayrıca rapor için doktora götürüldüğünü ancak doktora görünemeden geri getirildiğini belirtti.

Akman ifadesinde ayrıca öğrencilik döneminde sosyal medya paylaşımı nedeniyle altı ay tutuklu kaldığı davanın da dosyada hakkında “algı oluşturmak” için kullanıldığını savundu. Aralarında Anadolu Ajansı da dahil olmak üzere yaklaşık 50 kuruluşla beraber Başbakanlık tarafından Süleyman Şah Türbesine düzenlenen basın gezisi kapsamında çektiği fotoğrafların bile dosyada aleyhine delil olarak kullanıldığına dikkat çeken Akman, “Hukuk eğitimi alıyorum ve Diyarbakır’da adliye muhabirliğim süresince 100’ün üzerinde dava izledim. Böylesine ağır suçlamalar karşısında şaşkınım. Hiçbir şekilde kabul etmiyorum” diye konuştu.

‘’Delillendirme gereği duyulmuyor’’

Alayumat ve Akman’ın avukatı Tugay Bek ise, Emniyetin gazetecilerin haber yapmalarından huzursuzluk duyduğunu ancak delil bulamayınca bilgisayarda ve telefonda yer alan fotoğrafların delil olarak sunulduğunu söyledi.

Soruşturma sırasında tüm cihazlara Emniyet tarafından el konulduğunu hatırlatan Bek, “Eğer ajanlık faaliyeti varsa bunun bir alıcısı olması gerekir. E-posta, Whatsapp yazışmaları Emniyetin elinde ama [bilgilerin] kime ulaştırıldığına dair kanıt yok. Delillendirme gereği duyulmuyor” dedi.

İddianamede sanıklar üzerinde algı yaratma çabası olduğunu da ifade eden Avukat Bek, Alayumat’ın “sol kesime müzahir arkadaşlarının yanında” oturduğunun belirtildiğini vurgulayarak, “Sanıklar sol kesimse, iddia makamı sağ kesim mi oluyor? Bu hukukî bir dil değil” diye konuştu.

İddianamede Alayumat’ın MİT’in kullandığı iddia edilen bir depo hakkında “MİT’in karargâhında gece sevkiyat, gündüz eğitim veriliyor” başlıklı haberine ve fotoğraflarına da değinen Bek, “Yoldan geçen arabaların bile rahatlıkla gördüğü bir binanın fotoğrafını çekmiş. Ayrıca binanın MİT tarafından kullanılıp kullanılmadığı da bilmiyoruz, dolayısıyla suç olup olmadığı da belli değil” dedi.

‘’Artık gizlenme gereği duyulmuyor’’

Bek, Punto24’e yaptığı değerlendirmede ise, Alayumat’ın yaptığı MİT sevkiyatı haberinin içeriğinin Türkiye’de artık inkâr edilmediğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan Alayumat’ın yakalanması aslında bugün bulunduğu durumun öncülü gibi. Zira Erdoğan Alayumat tarafından bazı grupların MİT tarafından eğitildiği ve lojistik destek sunulduğu iddialara ilişkin haberler yapılmaya çalışılmış. Bu haberler örgütsel bir faaliyet ve ajanlık olarak değerlendirilmiş. Aslında o gün onların söylenti ve tam olarak değerlendirilemeyen bu iddialar bugün alenî ve gizlenme gereği duyulmadan, ‘bunlar Kuvayi Milliye’ denerek ‘bunun nesine karşı çıkıyorsunuz’ diye karşılık verilerek sahip çıkılıyor. Erdoğan Alayumat’ın yaptığı haberler de böylesine bir milis gücü var mıydı yok muydu üzerine. Bugün gördük ki var.”

İddianamenin tamamıyla haber ve fotoğraflar üzerine kurulu olmasına da değinen Bek, “Fotoğraf makinelerinde, bilgisayarlarda bir kısmının kendisinin çektiği, bir kısmını da haberlere unsur olarak kullandığı ve haberlerden indirdiği fotoğraflar kullanılmış. Oysa internette bu fotoğrafların çok daha fazlasına ulaşmak mümkün” dedi.

Tutuklamanın amacının da alternatif muhalif medyayı susturma çabasının bir parçası olduğunu savunan Bek, Alayumat’ın öğrenciliğine dair maddî hataya ilişkin ise şunu söyledi: “Burada bulunmak istenen kılıf örgüt üyeliği ve ajanlık. Ve bence çok amatörce davranılmış. Buradan şu sonuç çıkıyor: Ya biz bu olayı nasıl örgüte bağlayacağız diye iddia makamı düşünmüş taşınmış, demiş ki bunlar daha önce de terör örgütü içinde faaliyet yürütüyordu. Gazeteci ise herhalde üniversite okumuştur. Okumuşsa da bir örgütsel faaliyette de bulunmuştur. Bunu da yazarız diye bunu koymuş. Maddî gerçeklerle uyumsuz, devletin resmî kayıtlarıyla çelişen iddiaları bile söylemekten çekinmemişler.”

Bek, askerî operasyonla beraber “bir cephe arkası” gibi görülen Hatay’da mahkemenin siyasi bir mecburiyet içinde karar alma mecburiyeti hissetmemesi hâlinde davanın düşmesi gerektiğini vurguladı.

Duruşmayı Punto24’ün yanı sıra, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) adına Mahmut Oral ile Mezopotamya Ajansı ve Evrensel muhabirleri de izledi.
Yukarı