Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Olağanüstü Hâl’de Gazeteciler - 131

Olağanüstü Hâl’de Gazeteciler - 131

Hak savunucuları davasında Taner Kılıç hakkında tahliye kararı verildi, ancak Kılıç itiraz üzerine tahliye edilmedi

 

Büyükada’da katıldıkları bir toplantı sırasında 5 Temmuz 2017 günü gözaltına alınan 10 hak savunucusuyla dosyaya sonradan eklenen Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın yargılandıkları davanın üçüncü duruşması 31 Ocak 2018 günü İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

P24’ün mahkeme salonundan izlediği duruşmanın sonunda mahkeme heyeti davanın tek tutuklu sanığı Taner Kılıç’ın tahliyesine karar verdi. Ancak Kılıç’ın tahliyesi beklenirken gece geç saatlerde savcının tahliye kararına itiraz ettiği haberleri geldi.Tahliye kararı veren heyetin kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulmaması nedeniyle itiraz, aynı gün bir üst mahkeme olan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesince incelendi. Savcının talebini kabul eden bu mahkeme, Kılıç’ın tutuklanmasına yönelik yakalama emri çıkarılmasına karar verdi ve Kılıç tutuklu bulunduğu İzmir Aliağa Şakran Cezaevi çıkışında gözaltına alındı.

1 Şubat günü ise dosya ve İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği tutuklamaya yönelik yakalama kararı yargılamayı yürüten İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görüşüldü. Kılıç duruşmaya İzmir'den yine SEGBİS'le bağlandı ve mahkemenin bir gün önce verdiği tahliye kararında direnmesini istedi. Ancak 35. Ağır Ceza Mahkemesi üst mahkemenin kararının bağlayıcı olduğunu belirterek Taner Kılıç’ın tutuklu yargılanmasına karar verdi.

Duruşma sırasında savcı Kılıç’ın “kuvvetli suç şüphesi” nedeniyle tutukluluğunun devamı talebinde bulunmuş, avukatlar ise kaçma şüphesinin bulunmadığını belirterek adlî kontrolle tahliye talep etmişlerdi.

Duruşmadan notlar

Duruşma sonunda mahkeme heyeti ayrıca 10 hak savunucusunun duruşmalardan vareste tutulmalarına karar verdi ve dördüncü duruşmanın 21 Haziran 2018’de görülmesini kararlaştırdı.

Duruşmaya, davanın 25 Ekim 2017 günü görülen ilk duruşmasında tahliye edilmiş olan yedi sanık katılırken, Kılıç ise duruşmaya tutuklu bulunduğu İzmir Şakran Cezaevi’nden SEGBİS üzerinden bağlandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 17 sayfalık iddianamede Kılıç hakkında “Silahlı terör örgütü FETÖ üyesi olmak” iddiasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar, diğer kişiler hakkında ise “Silahlı terör örgütüne yardım etmek” iddiasıyla beş yıldan 10’ar yıla kadar hapis cezası isteniyor.

31 Ocak’taki duruşmada, Büyükada’daki toplantının yapıldığı otelin müdürü Mesut Savucu tanık olarak ifade verdi. Savucu ifadesinde, gizli bir toplantı yapılacağı yönünde bir bilgi verilmediğini, otel personelinin toplantı salonuna girip çıktığını söyledi. Toplantıya katılanların “normal otel müşterisi gibi” kahvaltı salonu, havuz vb. otel imkanlarını kullandıklarını belirten Savucu, toplantıya katılanlardan kimlik bilgilerini vermek istemeyen olmadığını, misafirlerin kayıtlarını emniyete bildirdiklerini de belirtti. Savucu otel personelinin toplantı salonuna günde iki kere çay-kahve servisi ve temizlik için girip çıktığını, otelde gizli bir bölüm olmadığını ve toplantı odasının da tamamen camdan olduğunu anlattı.

Bu duruşmada ifade vermesi beklenen gizli tanık ise duruşmada hazır edilmedi.

Duruşmada daha sonra yine tanık olarak ifade veren tercüman da, toplantıda siyasi konuşmalar yapıldığını hatırlamadığını, Türkiye haritası çizildiğini görmediğini belirtti.

Tanık ifadelerinin ardından duruşmaya SEGBİS üzerinden bağlanan Kılıç, ifadesinde, “Hâlâ açıklanmayan ByLock mağdurları içinde yer alıyorum,” dedi.

Kılıç ve avukatları, ByLock konusunda gereken bilişim incelemelerinin sekiz aydır yapılmadığını belirterek, tutukluluk hâlinin devam etmesinin aâdil olmadığını ifade etti.

Kılıç, “Benim şahsımda Af Örgütü, Bunun üzerinden de tüm insan hakları kurumları ve savunucularına göz dağı verilmeye çalışıldığını cezalandırıldığını düşünüyorum. Dosyamın Büyükada davası ile birleştirilmiş olmasının başka mantıklı bir açıklaması yok,” dedi.

Savcı, Kılıç’ın “kuvvetli suç şüphesi” nedeniyle tutukluluğunun devamı talebinde bulundu. Avukatlar ise Kılıç’ın tutuklanmadan bir ay önce pasaportuna el konulduğunu ve kaçma şüphesinin bulunmadığını belirterek adlî kontrolle tahliye edilmesi talebinde bulundu.

Duruşmaya verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, Kılıç’ın tahliyesine, ByLock mağduriyeti ile ilgili yeni bir çalışma olup olmadığının MİT ve BTK’dan sorulmasına, ve sanıkların tamamının duruşmalardan vareste tutulmasına karar vererek davayı 21 Haziran 2018 tarihine erteledi.

Davanın 25 Ekim 2017 günü görülen ilk duruşmasında tutuklu sekiz sanığın tamamı tahliye edilmişti. Tahliye edilenlerden Günal Kurşun, İlknur Üstün, İdil Eser, Nalan Erkem, Peter Steudtner ve Ali Gharawi hakkında herhangi bir tedbir konulmazken Özlem Dalkıran ve Veli Acu hakkında yurtdışına çıkış yasağı getirilmişti. Tutuksuz yargılanan Şeyhmus Özbekli ve Nejat Taştan hakkında 25 Temmuz 2017’de verilen adli kontrol kararı ise kaldırılmıştı.

Mahkeme Taner Kılıç hakkında “FETÖ üyeliği” suçlamasıyla tutuklu bulunduğu, İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyanın Büyükada davasıyla birleştirilmesine de karar vermişti.

22 Kasım 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmada da Kılıç’ın tutukluluk hâlinin devamına karar verilirken mahkeme diğer tüm sanıklar hakkında uygulanan adlî kontrol şartının kaldırılmasına karar vermişti.

Taraf davasında Baransu savunmasına başladı

Beş sanıklı Taraf davasının 31 Ocak 2018 günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve P24 tarafından mahkeme salonunda takip edilen yedinci duruşmasında eski Taraf muhabiri Mehmet Baransu savunmasına başladı.

Kamuoyunda “Balyoz kumpas davası” olarak bilinen, ancak “Egemen Harekât Planı” başlıklı savaş planlarının yayımlandığı iddiasına ilişkin olarak açılmış olan davadaki tek tutuklu sanık olan Baransu, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma,” “Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme,” “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama,” “Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme” ve “Terör örgütü propagandası” suçlamalarıyla 35 yıldan 75 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

Baransu, duruşmada esas hakkında savunmasına başlamadan önce aynı mahkemenin Anayasa Mahkemesi tarafından 11 Ocak’ta Şahin Alpay için verilen “hak ihlâli” kararının gereğini uygulamaması nedeniyle reddi hâkim talebinde bulundu.

“Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayan bir heyetin tarafsız ve bağımsız olduğuna nasıl inanacağım,” diyen Baransu, bir buçuk yıldır yargılandığı süreçte 11 hâkim değiştiğini vurguladı.

Heyetin bir önceki celsede “savunmasının alındığını sandığını” vurgulayan Baransu, “Savunma yapıp yapmadığımı bilmediğiniz bir dosyada tutukluluğun devamı kararı verdiniz,” dedi. Ancak mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararının davayla ilişkisi olmadığı gerekçesiyle reddi hâkim talebini reddetti.

Reddi hâkim talebinin reddedilmesi üzerine esas hakkında savunmasına geçen Baransu, savunmasının ancak çok kısa bir bölümünü tamamlayabildi.

Baransu, dört saat süren savunmasının ilk bölümünde, “Ergenekon” hakkındaki haberlerinden önce de önemli haberler yazdığını, 1997 yılından beri aktif olarak gazetecilik yaptığını söyledi. Yaptığı haberlerden dolayı yıllarca Hizbullah’ın ölüm listesinde yer aldığını belirten Baransu, “Aksiyon dergisinde bakanı istifaya götüren haberi bugün yapmış olsaydım hükümeti yıkmaktan yargılanırdım. Hukukun geldiği nokta bu. Gazetecilik kamuoyu baskısı için var,” dedi.

“Ben cesaretimin bedelini ödüyorum; hata yapmış olabilirim ama kasıtlı hiçbir şey yapmadım,” diyen Baransu, “Beni tahliye etmeye karar verdiğiniz gün bu ülkede bir şey değişti diyeceğim,” diye konuştu.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Baransu’nun savunmasının devamı için davayı erteleyerek, bir sonraki duruşmanın 2-4 Mayıs 2018 tarihlerinde üç gün boyunca görülmesine hükmetti.

Aynı davada tutuksuz olarak yargılanan Taraf Gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, eski Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar ve eski Yazı İşleri Müdürü Yıldıray Oğur için ise “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma,” “Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme,” “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamalarıyla 20’şer yıldan 52 yıl 6 aya kadar hapis cezası isteniyor.

Özgürlükçü Demokrasi çalışanı tutuklandı

Afrin operasyonu hakkındaki paylaşımları nedeniyle hakkında gözaltı kararı olduğu öğrenilen Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi çalışanı Barış Ceyhan 31 Ocak günü tutuklandı.

Ceyhan’ın Ankara’da savcılığa ifade vermesinin ardından tutuklanma talebi ile Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildiği ve mahkemece “örgüt propagandası” ve “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” iddiaları ile tutuklanmasına karar verildiği belirtildi. Ceyhan, Sincan Cezaevi’ne gönderildi.

Ceyhan’ın tutuklanmasıyla Türkiye’de cezaevinde bulunan gazeteci ve medya çalışanı sayısı 156 oldu. Ayrıntılı listeye buradan erişilebilir.

İştar Gözaydın “terör örgütü üyeliği” davasında beraat etti

Akademisyen İştar Gözaydın, “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davanın 31 Ocak 2018 günü İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında hakkındaki suçlamalardan beraat etti.

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülen ve P24 tarafından mahkeme salonunda takip edilen duruşmada savcı, Profesör Gözaydın’ın “Örgüt üyesi olmadan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan cezalandırılmasını istedi.

2017 yılının Mart ayında tahliye edilmeden önce üç ay süreyle tutuklu kalan Profesör Gözaydın, Çağlayan’daki duruşmada hakkında Can Erzincan TV’de yayınlanan bir programa katıldığına dair suçlamaları reddederek, “Programa akademisyen ve hukukçu kimliğimle katıldım. Hayatım boyunca hiçbir örgüte sempatim olmadı,” dedi.

Beraatini talep eden Gözaydın, “Bu kâbusun bir an önce bitmesini istiyorum,” dedi. Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Gözaydın’ın atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatine hükmetti.

Din ve devlet ilişkileri, Türkiye dış politikasında dinin rolü ve hukuk-siyaset ilişkileri üzerine çok sayıda çalışması bulunan Gözaydın, Olağanüstü Hâl ilanının ardından kapatılan üniversiteler arasında yer alan Gediz Üniversitesi’nde Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanlığı görevini sürdürürken açığa alınmıştı.

 

Türkiye’de tutuklu ya da hükümlü olarak hapiste bulunan tüm gazetecilerin, Olağanüstü Hâl kapsamında kapatılan basın yayın kuruluşları, vakıf ve derneklerin listelerine buradan erişebilirsiniz.

 
Yukarı