Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
3 yılı aşkın bir tutukluluğunun ardından 4 Kasım günü tahliye edilen gazeteci yazar Ahmet Altan, savcılığın itirazı üzerine yeniden tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne gönderildi Geçtiğimiz hafta üç yılı aşkın tutukluluğun ardından yeniden yargılama sonucunda serbest bırakılan gazeteci yazar Ahmet Altan, savcılığın tahliye kararına itirazının kabul edilmesiyle birlikte yeniden tutuklanmak üzere 12 Kasım akşamı İstanbul'daki evinde gözaltına alındı. Geceyi Emniyet’te geçiren ve 13 Kasım sabahı Çağlayan’daki İstanbul Adliyesine getirilen Ahmet Altan, yeniden tutuklama kararını veren İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı. Yakalama emri gereğince söz verilen Ahmet Altan, “Yargı çok büyük bir güce sahiptir, insanların hayatını belirler. Bir mahkeme, bir hüküm verdiğinde artık o sanık, o derece mahkemeleri ile irtibatını kesmiştir. Mahkemeniz bence bu dosyayı inceleyemez. İstinafın yetkisine giren bir husus ile ilgili sizin takdir hakkınız yoktur. Benim dosyam, yerel mahkeme ile ilişiğini kesmiştir. Hakkımda hüküm kurulması nedeniyle herhangi bir karar verilmemesini talep ediyorum” dedi. “Kararın hukuki dayanağı yok” Altan’ın avukatlarından Figen Albuga Çalıkuşu da, hükümle beraber İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyadan el çekmiş olduğunu hatırlattı. Çalıkuşu, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyayı bilmediği halde tutuklama kararı vermesini “hukuku çiğnemek” olarak değerlendirdi. Kararın hukuki bir dayanağı olmadığını vurgulayan Çalıkuşu, mahkemeden hukuki olmayan kararından dönmesini istedi. Avukat Melike Polat ise adlî kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı kanısına varılarak hakkında tutuklama kararı çıkan Altan’ın, dün gece evinden gözaltına alındığını belirterek kaçma şüphesi olmadığını vurguladı. Polat da mahkemenin kararından dönmesini ve Altan’ın salıverilmesini talep etti. Mahkeme, Altan’ın avukatlarının itirazlarını “yersiz” olarak değerlendirerek reddetti. Altan’a verilen cezanın miktarı ile tutuklama tedbirinin ölçülü olduğuna kanaat eden mahkeme, Altan’ın tutuklanmasına karar verdi. Altan, kararın yüzüne okunmasının ardından Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Savcı itiraz etti Altan, aralarında gazeteci Nazlı Ilıcak ve kardeşi akademisyen ve gazeteci Mehmet Altan’ın da bulunduğu altı diğer sanıkla yargılandığı davada Şubat 2018’de “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmış ancak karar, temyiz incelemesi yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nce bozulmuştu. Bozma kararının ardından yeniden görülen dava 4 Kasım 2019 günü İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hükme bağlanmıştı. Mahkeme, “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezası verdiği Ahmet Altan’ın adlî kontrolle tahliyesine hükmetmişti. Yeniden yargılama sonunda Ağustos 2016’dan beri tutuklu bulunan Nazlı Ilıcak’ın da tahliyesine hükmedilmiş, Mehmet Altan ise beraat etmişti. Davanın tutuklu diğer üç sanığı ise “terör örgütü üyeliği” suçundan mahkûm edilmiş ve tutukluluklarının devamına karar verilmişti. Duruşma savcısı Muhammed Ensar Bulutoğlu, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin altı sanıkla ilgili verdiği karara 6 Kasım günü Ahmet Altan yönünden itiraz etti. Savcı, yazılı olarak sunduğu dilekçesinde tahliye kararının “usul ve yasaya aykırı olduğunu” iddia etti. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi ise 7 Kasım günü itirazı reddederek dilekçeyi bir üst mahkeme olan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Savcılığın itirazı üst mahkeme tarafından kabul edildi Duruşma savcısı tarafından yapılan itirazı 12 Kasım günü değerlendiren İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, Altan hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı. Altan’ın avukatlarına tebliğ edilmeyen karar, Sabah gazetesinin haberinden öğrenildi. UYAP’a 13 Kasım sabahı yüklenen kararda, “Sanığın sıfatı, tutuklu kaldığı süre, haber üzerinden bir çok sempatizanı etkilemesi, aldığı ceza ve temyiz sürecinde cezanın aleyhine ağırlaşma ihtimali, pişmanlık göstereceğine dair beyanlarının olmaması, bir kısım aynı suç ile ilgili hakkında adli işlemler yapılan suç faillerinin yurt dışında firari olması ve ülkemiz aleyhine bir takım aleyhe söylemler ve lobicilik faaliyetinde bulunmuş olmaları, suçun kaçma şüphesi var sayılan katalog suçlardan olması, sanığın konumu sıfatı eylemlerindeki yoğunluk, aldığı ceza miktarı, tutuklu kaldığı süre, eylemlerinin uzun süreye yayılmış olması dikkate alınarak adli kontrol tedbirlerinin harici davranışları da dikkate alınarak amaca hizmet etmediği” göz önünde bulundurularak itirazın kabulüne karar verildiği belirtildi.