Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, dava kapsamında yaklaşık iki senedir tutuklu bulunan Osman Kavala’nın tahliye talebini yine reddetti
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Aralarında tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın da bulunduğu şehir plancı, avukat, gazeteci, yönetmen, tiyatro oyuncusu ve sivil toplum kuruluşu çalışanı 16 kişinin “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı Gezi davasının üçüncü duruşması, 8 Ekim 2019 günü Silivri Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda görüldü.
P24’ün izlediği duruşmanın sonunda açıkladığı ara kararında Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı veren mahkeme, savcılığın üç tanığının dinlenileceği bir sonraki duruşmanın 24-25 Aralık 2019 tarihlerinde görülmesine karar verdi.
Başladığı günden beri Silivri Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonlarında görülen dava için kampüs içerisinde güvenlik önlemlerinin artırıldığı görüldü. Duruşma salonlarının bulunduğu binanın girişine demir barikatlar ile çok sayıda jandarmanın yerleştirildiği gözlemlendi. Saat 10:00’da başlaması gereken duruşma, gecikmeli olarak 10:56’da başladı. Davanın tek tutuklu sanığı olan Osman Kavala, salona jandarma eşliğinde getirildi. Duruşma boyunca 10 civarında jandarma Kavala’nın yanında oturdu. Kavala’nın yanındaki jandarmaların yanı sıra salonda 100’e yakın jandarma vardı.
Gezi Parkı eylemleri sırasında devrilen belediye araçlarına ait görüntülerin de arasında bulunduğu slayt gösterisi mahkeme tarafından duruşma boyunca salondaki ekrana yansıtıldı. Mahkeme başkanının değişmesi sebebiyle daha önceki celselerde savunmalarını tamamlayan sanıkların sorgusu yapıldı. Mahkeme başkanı sorduğu sorularda Gezi’yi kalkışma, eylemlere katılanları da vandal ilan etti. Duruşmayı resmeden çizerler heyetin isteği üzerine salondan çıkarıldı.
Duruşmada tutuksuz sanıklardan Çiğdem Mater, Yiğit Aksakoğlu, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mine Özerden, Ali Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi hazır bulundu. HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm, Hüda Kaya, Filiz Kerestecioğlu, Dilşad Canbaz ve Garo Paylan, CHP Milletvekilleri Sera Kadıgil, Sezgin Tanrıkulu ve Ali Şeker, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, İsviçre, Hollanda, İsveç, Danimarka, Almanya, Norveç, Kanada, İrlanda, Fransa ve ABD Başkonsolosluklarından temsilciler, İsviçre, İrlanda ve Danimarka Büyükelçilik temsilcileri, Uluslararası Af Örgütü, İngiltere ve Galler Barosu ile Uluslararası Barolar Birliğinden temsilciler duruşmayı izleyenler arasındaydı.
Seyircilere alkış uyarısı
18 Temmuz 2019 tarihli ikinci duruşmanın ardından İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin heyet sayısı ikiye çıkarılmış ve Gezi Parkı davasına ilk heyetin bakmasına karar verilmişti. İlk iki duruşmada Kavala’nın ev hapsiyle tahliye edilmesini isteyen mahkeme başkanı ise ikinci heyetin başkanlığına atanmıştı. Duruşma başlangıcında mahkeme heyetinin yeni başkanı Galip Mehmet Perk, duruşma sırasında alkış ve ses çıkarılması durumunda seyircilerin salondan çıkarılacağı konusunda uyarıda bulundu. Öte yandan duruşmayı resmeden çizerler mahkeme heyeti çizim yapılmasını istemediği için salondan çıkarıldı.
Hâkim Perk, önceki celse dinlenilmesine karar verilen tanıklardan Ercan Orhan Aydın’ın dinlenileceğini söyledi. Gezi Parkı eylemleri sırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde Ekipler Amiri olarak görev yapan ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ihraç edilen Aydın, duruşmaya Muş’tan SEGBİS ile bağlandı. Ancak SEGBİS bağlantısında yaşanan ses problemi sebebiyle Aydın dinlenemedi.
“Gezi’ye hiçbir maddi destek sağlamadım”
Bunun üzerine mahkeme başkanı Osman Kavala’yı huzura alarak sorgusunu yaptı. Mahkeme başkanı Kavala’ya, “Taksim Dayanışması Platformu’nun kuruluşuyla ilgili ne biliyorsunuz?” diye sordu. Kavala, Taksim Dayanışması Platformu’nun kuruluşunda yer almadığını fakat iki toplantısına katıldığını söyledi. Mahkeme başkanı, “11 Kasım 2011 tarihinde Ayaklan İstanbul'un bir videosu var. Buna ilişkin bilginiz var mı?” sorusunu yöneltti. Kavala bu soruyu şöyle cevapladı: “Gezi ile ilk temasım Haziran 2013. Gezi olayları başlamadan önceki faaliyetlerle hiçbir alakam yok ve hiçbir maddi destek de sağlamadım.”
Kavala, mahkeme başkanının “Otpor liderini tanıyor musunuz?” sorusuna, “Hayır tanımıyorum. Otpor’un ne olduğunu iddianamede öğrendim” yanıtını verdi. Mahkeme başkanı Kavala’ya, iddianamede Gezi Parkı eylemlerinin başlamasına sebep olduğu iddia edilen “Mi Minör” isimli tiyatro oyununa ilişkin de soru yöneltti. Soruşturmanın başladığı tarihten bu yana kendisine ilk kez bu soruların sorulduğunu belirten Kavala, mahkeme başkanına teşekkür ettikten sonra soruyu yanıtladı: “Bu oyuna ilişkin bilgim yok. Memet Ali Alabora ile Gezi olayları başladığında, Haziran ayında tanıştım.” Kavala, mahkeme başkanının sorusu üzerine Gezi’ye Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla gitmediğini ifade etti: “Ofisim Gezi Parkının Elmadağ tarafında bulunan Divan Otel’in karşısında bulunuyor. Ofise giderken olaylara şahit oldum ve gittim. Çağrıdan dolayı gitmedim.”
“İspat yükümlülüğü iddia makamının”
Mahkeme başkanı, “Memet Ali Alabora’nın ‘Mesele sadece Gezi değil arkadaş’ tweetine karşı ‘Bizim tek olayımız doğadır, çevre duyarlılığıdır dediğiniz bir yazılı beyanınız oldu mu ispatlayabilmek için” diye sordu. Kavala ise ispatlama yükümlülüğünün iddia makamına ait olduğunu belirterek, “Yazılı bir beyanım yok ama ben zaten TEMA Vakfı’nın kurucusuyum. Beni tanıyanlar çevre ile ilgili duyarlılığımı bilirler. Gezi Parkı’nın park olarak kalması gerektiğini ifade ettim” yanıtını verdi.
Mahkeme başkanı, “İddianamede geçtiği için soruyorum George Soros’u tanıyor musunuz” diye sordu. Kavala tanıdığını söyledi: “Kendisini 2008'den beri tanıyorum. Açık Toplum Vakfı’nın kuruluşunda bulundum. Soros İstanbul’a geldiğinde Açık Toplum Vakfı toplantılarına katıldı.”
Mahkeme başkanı Kavala’ya Anadolu Kültür’ün kuruluşunda yer alıp almadığını sordu. Kavala da Anadolu Kültür’ü kendi imkanlarıyla kurup Anadolu’nun çeşitli yerlerinde projeler yürüttüklerini anlattı. Mahkeme başkanının, “Açık Toplum Vakfı üzerinden Anadolu Kültür’e ne kadar destek sağladınız” sorusu üzerine Kavala, bunları daha önce dosyaya sunduklarını ve gerekirse yine sunacaklarını söyledi. Kavala ayrıca, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür arasındaki ilişkiyi gizlemediklerini, bu ilişkinin şeffaf bir şekilde sitelerinde yer aldığını anlattı.
“Sanatı propaganda aracı olarak kullanmadık”
Mahkeme başkanı, “Tape dökümlerinde Gezi olayları sırası ve sonrasında filmler çekildiği bilgisi var. Bu vandallığa çevre duyarlılığı dışında bir desteğiniz oldu mu?” diye sordu. Kavala, “Hayır olmadı. İddianamede bir film projesinden bahsediliyor. Bu film projesi gerçekleşmiş değil. Eğer gerçekleşmiş olsaydı sanat filmi olacaktı. Biz Gezi olayları ve benzer konularda sanatsal niteliği olan, eleştirel, düşündürücü projeleri destekliyoruz. Ama bir propaganda aracı olarak desteklediğimiz proje olmadı. Sanatın propaganda aracı olarak kullanılmasına zaten karşıyız” yanıtını verdi.
Mahkeme başkanı Kavala’ya, iddianamede yer alan Saraybosna Film Festivali’nde Gezi’de çekilmiş 15 dakikalık videoyu gösterdiği yönündeki iddiayı da sordu. Kavala ise Saraybosna Film Festivali direktörü ile bir görüşmesi olduğunu ancak yanında herhangi bir görüntü götürmediğini söyledi. İddianamede, Kavala’nın Gezi Parkı eylemlerinde eylemcilere gaz maskesi temin ettiği de iddia edilmiş ve bu iddia Kavala’nın Mine Özerden ile yaptığı telefon görüşmesinin tape kayıtlarına dayandırılmıştı. Kavala bu iddiayı şöyle cevapladı: “Mine Özerden telefonda bana gaz maskesine ihtiyaç var dediğinde bunun için bir hesap açılmasını açılacak hesaba benim de destek mahiyetinde para göndereceğimi söyledim. Gaz maskesi kullanımının parktaki gençler için barışçıl amaçlarla kullanılabileceğini düşünüyordum. Fakat daha önemlisi böyle bir hesap açtırılmadı. Dolayısıyla böyle bir şey söz konusu değil. İddianamede bir ihbar mektubu var. Bu mektupta benim Gezi olayları başlamadan gaz maskesi tedariki yaptığım iddia ediliyor bu tipik bir Gülenci hareket uygulamasıdır. Gezi’ye giderken eczaneden 10-15 tane gaz maskesi ile 25-30 tane poğaça aldım. Gezi eylemleri ile ilgili kimseye tek kuruş ödeme yapmadık.”
“Gaz ambargosuna ilişkin girişimim olmadı”
Mahkeme başkanı, “Yiğit Ali Ekmekçi ile yaptığınız telefon görüşmesinin tape kaydında gaz ihracatı üzerine bir ambargo oluşturma çabanız var. Buna ilişkin açıklamanız nedir” diye sordu. Kavala, “Türkiye Cumhuriyeti İnsan Hakları Kurumu’nun bir Gezi raporu var. Bu raporda açık şekilde biber gazının usule uygun olmayan kullanılmalarının yaralanmalara neden olduğu ve protestoların bu nedenle uzadığı, büyüdüğü ve şiddetlendiği yazıyor. Söz konusu tapedeki konuşma buna dair bir tepkidir. Biber gazının yasalara uygun kullanılması için yapılmış bir konuşma. Ambargoya ilişkin herhangi bir girişimim de olmadı zaten” yanıtını verdi. Yanıtına, “Gezi parkında aşırı güç kullanılması” diye devam eden Kavala’nın sözünü kesen mahkeme başkanı, “Polis aşırı güç mü kullandı” diye sordu. Kavala ise, “Gezi olaylarında gaz kapsüllerinin özellikle baş bölgesine hedef alınarak atılması ve suistimal edilerek kullanılması en üst noktadaydı” cevabını verdi. Mahkeme başkanı bu yanıtın üzerine duruşmanın başından beri ekrana yansıtılan görüntüleri işaret ederek, “Ekrandaki görüntülere bakın belediye otobüsleri ve birçok araç ters çevrilmiş. Yine de polisin aşırı güç kullandığını düşünüyor musunuz” diye sordu. Kavala şöyle cevapladı: “Büyük ölçüde barışçıl olan gösterilere aşırı güç kullanılarak müdahale edilmemesi ve biber gazının yasalara uygun kullanılmasıdır bizim asıl söylediğimiz.”
“Talimat söz konusu değil”
Mahkeme başkanı, “Gezi olaylarındaki hukuki süreçle ilgili Almanlar, Amerikalılar sizden bilgi alıyor. Siz kimsiniz ki bunlar sizden bilgi alıyor?” sorusunu yöneltti. Kavala, “Bilgi aldıklarına göre bağımsız düşünen, bağımsız analizlerde bulunan biri olduğum anlamına geliyor. Fikir alışverişi dışında herhangi bir ilişkimiz olması mümkün değil. Telefon tapelerindeki konuşmalarımın hemen hepsi değerlendirmelerle ilgilidir herhangi bir talimat söz konusu değildir” yanıtını verdi.
“Bölünmüş Türkiye haritası değil arı ırkının haritası”
Mahkeme başkanı, “Cep telefonunuzda bölünmüş Türkiye haritası, DHKP-C terör örgütünün fotoğrafı var. Bu fotoğraflar neden telefonunuzda?” diye sordu. Kavala, “Bölünmüş Türkiye haritası denen fotoğraf Türkiye’deki arı ırkının hangi bölgelerde olduğuyla ilgili bir harita. Bu haritanın siyasi bir içerikle ilgisi yok. Diğer fotoğraflara gelince Gezi’de gördüğüm ilgi çeken çeşitli anları fotoğrafladım. Atatürk anıtına asılan fotoğraflar tezat teşkil ediyordu. Bu nedenle çektim” dedi. Mahkeme başkanı, “Doğu ve Güneydoğu illerinde kurduğunuz temsilcilik var mı” diye sordu. Kavala, “Evet Diyarbakır’da Diyarbakır Sanat Merkezi açtım genç sanatçıları desteklemek ve İstanbul ile Diyarbakır arasındaki kültürel faaliyeti desteklemek amacıyla” yanıtını verdi. Mahkeme başkanı bu yanıt üzerine “Sanat merkezi için kimlerle görüştünüz” sorusunu yöneltti. Kavala ise sanatçılar, sivil toplum kuruluşları ve belediye başkanları ile görüştüğünü söyledi.
“Tutukluluğum hak ihlâlidir”
Kavala, “Benim sorgum emniyette ve mahkemede yapıldı. Savcılık sorgum zaten yapılmadı. Bu soruların hiçbiri bana sorulmadan hakkımda iddianame hazırlandı. Bu sorular sorularak hazırlansaydı daha uygun olurdu. Bu soruları sorduğunuz için teşekkür ederim” dedi. Kavala, sorgusunun ardından tahliye talebine ilişkin beyanda bulundu: “İddianamede sunulan suçlamaların hiçbiri somut bir delile dayanmıyor. İddianamedeki tapelerdeki konuşmalarım tamamen ifade özgürlüğüne ilişkindir. Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan'ın karşı oyunda da tutukluluğuma ilişkin hakkımda kuvvetli suç unsuru olmadığı belirtilmiştir. AYM başkanının tespit ettiği gibi somut delil bulunmadan tutuklanmam hak ihlâlidir. Yeni delil bulunacak diye 16 ay iddianamesiz tutuklu bulunmam da hak ihlâlidir. Tutukluluğumun devamı da hak ihlâli, hukuksuzluk ve ayrımcılıktır. Mahkemenizin bu hukuksuzluk ve ayrımcılığa son vermesini talep ediyorum.”
“İddianameyi kabul etmiyorum”
Kavala’nın ardından Mücella Yapıcı’nın sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı Yapıcı’ya, “Telefon görüşmelerinize ait bir tape kaydında ‘Gezi parkı ile işimiz var devrim yapacağız’ demişsiniz. Neye istinaden bunu söylediniz?” diye sordu. Tape kayıtlarının hukuksuzca alındığını söyleyen Yapıcı, “Zaten iddianamenin sonunda FETÖ’nün hazırladığı fezlekelerin yeniden değerlendirildiği yazıyor. Bu nedenle iddianameyi kabul etmiyorum. Sorunuza gelince, telefonda konuştuğum arkadaşım hastaydı. Ben de toparlan işimiz var devrim yapacağız diye dalgamı geçtim. Şakacı bir kadınım ben” yanıtını verdi.
“Taksim Dayanışması Gezi Parkı’nın park olarak kalması için kuruldu”
Mahkeme başkanı, Yapıcı’ya Taksim Dayanışması’nın kurulma amacını sordu. Yapıcı, “Yayalaştırma projesine karşı Taksim Meydanı’nın meydan olarak ve Gezi Parkı’nın park olarak kalması için 2012'de kuruldu. Herkese açıktı. Hatta kurulma aşamasında o dönemki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da davet edilmişti” dedi. Yapıcı, mahkeme başkanının, “Mi Minör tiyatro oyununu hatırlıyor musunuz” sorusuna ise, “İzlemedim ama tiyatro eseriyle bir ayaklanma yapılamaz. Çok fazla böyle oyun, film var; Netflix izliyor musunuz?” diye karşılık verdi. Mahkeme başkanı, “Ama oyunun çıkış tarihi ve sahnede kalması Gezi eylemlerine yakın bir tarih” deyince Yapıcı, bunun çok zorlama bir çıkarım olduğunu söyledi.
“Hukuksuzluğu yapan polislerdi”
Mahkeme başkanı, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam sloganı ile nasıl bir mesaj vermek istediniz?” sorusunu yöneltti. Yapıcı ise söz konusu sloganın Gezi parkını kurtarmak için söylenen bir slogan olduğunu ifade etti. Mahkeme başkanı, “Taksim Dayanışması’nın tencere tava eylemlerinin yaygınlaştırılması ve devam ettirilmesi için bir müdahaleniz oldu mu?” diye sordu. Yapıcı, “Tencere tava ile hiçbir hükümet indirilmezdi son derece barışçıl çağrılar yaptık” dedi. Mahkeme başkanı, “Yasaya saygı diye bir kavram var. Fakat bu protesto ve atılan tweetlerde sürekli bir çağrı, direniş mesajı var. Az önce o vandal görüntüleri izlediniz araçlar ters çevirilmiş. Bu çağrıların ülkeye zarar vereceğini düşünmediniz mi?” sorusunu yöneltti. Yapıcı, “Tam da dediğiniz gibi yasaya saygılı şekilde yayalaştırma projesine karşı Taksim Dayanışması olarak önce hukuk yoluna başvurdu. Hukuk mücadelesini de kazandık. Davayı kazanmamıza rağmen parka dozer sokanların bunu düşünmesi gerek. Halkı Gezi Parkı’na çeken bu anlayış ve polis şiddetiydi. Hukuksuzluğu yapan polisti. Hukuku biz savunuyorduk. Son derece barışçıl şekilde üstelik. Ancak ülkenin güvenlik güçleri hukuku hiçe saydı. Hükümet de bunu kabul etti, FETÖ’cü polislermiş bunu yapan. Peki şimdi onlar nerede, ben neredeyim. Siz bana Taksim Dayanışması’nı sorabilirsiniz ama Gezi’yi soramazsınız. Ben milyonlarca insanın katıldığı Gezi’yi nasıl örgütleyebilirim?” ifadelerini kullandı.
“İddiaların doğru olmadığını en iyi tapeleri yapanlar bilir”
Daha sonra 2011’den Şubat 2013’e kadar Açık Toplum Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapan Ali Hakan Altınay'ın sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı, Altınay’a vakfın nasıl bir yapısı olduğunu sordu. Altınay da, Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’de çeşitli sivil toplum kuruluşlarının projelerine destek veren bir yapısı olduğunu söyledi. Altınay’ın ardından Mine Özerden’in sorgusuna geçen mahkeme başkanı, “Eylemcilere gaz maskesi dağıtıldığı ile ilgili sizin hesap açtığınız iddiası var” dedi. Özerden ise “Bu iddianın doğru olmadığını en iyi bu tapeleri yapanlar bilir” yanıtını verdi.
“Kaçak inşaatın durdurulması için parka gittik”
Duruşma Can Atalay'ın sorgusu ile devam etti. Atalay sorgusu başlamadan evvel, “Şu an itibariyle Hâkimler Savcılar Kurulu’nun doğal hakim ilkesine aykırı işlem yapmıştır mahkeme. Anayasa 36'ya aykırıdır heyetinizin dosyaya atanması. Ama sorularınıza cevap vermeye çalışacağım” diye konuştu. Mahkeme başkanı Atalay’a da Taksim Dayanışması’nın “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Katil polis hesap verecek” sloganlarını sordu. Atalay, “Bu sloganlar Gezi’nin birinci yıldönümünde atıldı ve yargılamayla ilgisi yoktur. Taksim’de kalan son yeşil alanı ve deprem toplanma alanına bir bina yapmaya karar verdi hükümet. Biz de buna itiraz ettik ve dava açtık. İnşaatın durdurulması için parka gittik. Çünkü hiçbir hukukî dayanağı yoktu bu kaçak inşaatın. Ve o esnada hiçbir şekilde polise mukavemet olmamıştır. 28 Mayıs 2013'te kaçak inşaata biz itiraz ettik. 31 Mayıs'ta da yapılan hukuksuzluğa karşı herkes itirazını alıp parka geldi. Olay budur” dedi.
Atalay’ın sorgusu sona erince duruşmaya saat 16:00’ya kadar ara verildi.
“Kişisel görüşlerimi paylaştım”
Duruşma 16:02’de Tayfun Kahraman’ın sorgusuyla başladı. Mahkeme başkanı, “Sosyal medyadan kişisel olarak çok fazla eylem çağrısı yaptığınız iddia ediliyor” dedi. Kahraman, kişisel paylaşımdan çok Taksim Dayanışması’nın çağrılarını retweet ettiğini söyledi. Mahkeme başkanı, Kahraman'ın gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’la iddianamede yer alan tape kayıtlarını hatırlattı ve bu görüşmenin neye ilişkin olduğunu sordu. Kahraman da Aydıntaşbaş'ın gazeteci kimliğiyle kendisini aradığını ve Aydıntaşbaş’a görüş verdiğini söyledi: “Kişisel görüşlerimi Taksim Dayanışması adına bir siyasi perspektife çekmek mümkün değildir. Basındaki kaynaklardan edindiğim bilgileri Aydıntaşbaş’la paylaştım.”
“Taksim Dayanışması bireylerden değil kurumlardan oluşur”
Mahkeme başkanı, “Gezi eylemlerinde sürekli bir görünme isteği neden var sizde?” deyince Kahraman, “İstekten ziyade Şehir Planlamacıları Odası temsilcileri olarak Taksim Dayanışması içinde görev alıp basın açıklamaları yapıyorduk. Bir istek değil kurumsal temsiliyeti yerine getirmek adına yaptığımız faaliyetlerdir bunlar. Taksim Dayanışması kişilerden, bireylerden değil kurumlardan oluşur. Taksim Dayanışması bir çatı yapılanması aslında” yanıtını verdi. Mahkeme başkanı, “Olaylar yaygınlaşıp artık bir terör boyutuna vardığında platform olarak toplanıp bizim bunlarla ilişkimiz yoktur gibi açıklamanız var mı?” diye sordu. Kahraman, “Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ne bizim ne de Taksim Dayanışması’ndaki kurumların bu olayları tasvip ettiğini söylenemez. Kolluk kuvvetleri bu araçları devirenleri tespit edip yargılaması gerekirken bize soruyor” dedi. Mahkeme başkanı bu kez de “Bu vandallardan geri duralım gibi bir girişiminiz oldu mu?” diye sordu. Kahraman ise “Taksim Dayanışması olarak hükümetle görüşmeler yaptık. Vandalizm olarak tanımladığınız tahribat ne kadar yanlışsa çadırların yakılması ve oradaki polis şiddeti de o kadar yanlıştı” yanıtını verdi.
“Tapelerin kurgu olmadığı nerden belli”
Dava kapsamında yedi ay tutuklu kaldıktan sonra ilk duruşmada tahliye edilen Yiğit Aksakoğlu’nun sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı Aksakoğlu’na iddianamedeki iddiaları sordu. Aksakoğlu, “Gezi bir başlangıç ve sivil itaatsizlik değildir. Diyalog ve Uzlaşma merkezini çözüm sürecine ve toplumsal uzlaşıya katkı için kurdum. Çözüm süreci bitince kapattım. Helsinki Yurttaşlar Derneği’ne de üye değilim. Bununla ilgili belgeyi de dosyaya sunduk. Benim hakkımdaki tüm deliller Gezi bittikten sonra toplanmış dolayısıyla eylemleri yaymak ve derinleştirmek gibi bir suçlama söz konusu olamaz” dedi. Mahkeme başkanının “İvan Maroviç’in Türkiye’ye getirilmesinde görev aldınız mı?” sorusunu yanıtlayan Aksakoğlu, “Hacettepe Üniversitesi’nden bir hocanın yüksek lisans programı için kimi getirmeliyiz sorusuna İvan Maroviç olabilir diye cevap verdim. Kendisini tanımam. Türkiye’ye de ben getirtmedim. Adını telefonda söylediğim için yedi ay hapiste yatırdınız. Benim cezaevinde yatmama sebep olan bu ses kayıtları nerede? Kurgu olmadığı nerden belli?” dedi. Mahkeme başkanı ise “Siz soru soramazsınız, sorguyu biz yapıyoruz” diye çıkıştı.
“Çekildiği iddia edilen film çekilmedi”
Tutuksuz sanıklardan Yiğit Ali Ekmekçi'nin sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı, “Biber gazına ambargo konulmasıyla ilgili çalışmanız oldu mu?” diye sordu. Ekmekçi, “Hayır olmadı. Ablam Avrupa Komisyonu İnsan Hakları Komisyonu’nda çalışıyor. Onun Türkiye’ye geleceğini ve görüşmek isteyip istemediğini Kavala’ya söyledim” yanıtını verdi. Son olarak Çiğdem Mater’in sorgusunu yapan mahkeme başkanı, iddianamede yer alan film iddiasını ve Açık Toplum Vakfı’ndan film için para alıp almadıklarını sordu. Mater, “Sanatçıların genellikle parası olmaz. Elimizde Gezi ile ilgili epey görüntü birikmişti. Bunları film yapmak istiyorduk. Ancak yapamadık. Zaten IMDB’ye bakar ya da Google araması yaparsanız çekilmediğini göreceksiniz. Açık Toplum Vakfı’na yalnızca Saraybosna’daki film festivaline gidebilmek için başvurduk ve vakıf İstanbul-Saraybosna arası gidiş-dönüş uçak biletlerini aldı” dedi.
“Tutukluluk orantısız”
Sanıkların sorgusunun tamamlanmasının ardından Aksakoğlu'nun avukatı Turgut Kazan söz aldı. Avukat Kazan, telefon dinlemelerinin usulsüz yapıldığını ve dinlemeleri yapan kişilerin içeride olduğunu ancak müvekkili ve diğer sanıkların yargılandığını söyledi. Kavala'nın avukatı Deniz Tolga Aytöre de tapelerin hukuka aykırı şekilde toplandığını söyledi. Mahkeme başkanı Aytöre’nin sözünü keserek “Çok yavaş gidiyorsunuz” diye savunmasına müdahale etti. Aytöre, “Kavala’nın Gezi’nin finansörü olduğu iddiasının delili yalnızca 34 tane tapeye dayandırılıyor. Buradaki bütün sanıklarla Kavala aynı durumdadır ama Osman Kavala tek tutuklu sanıktır. Kavala’nın tahliyesini istiyorum” dedi. Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar da söz alarak, “Bu davada tutukluluğun şartları yok. Suçun unsurları oluşmamıştır. Müvekkilin suç işleme kastı da yok. Gezi eylemini kalkışma olarak nitelemek mümkün değil. Dolayısıyla suç unsurlarının oluşmadığı halde müvekkilin tutuklu olması orantısızdır ve hak ihlâlidir” diye konuştu.
Dava Aralık ayına ertelendi
İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü avukatları davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşma savcısı, dosyanın geldiği aşama itibarıyla firarilerin yakalama kararlarının infazının beklenmesini, duruşmaya gelmeyen tanıkların zorla getirilmesini ve suçun vasıf ve mahiyeti göz önünde bulundurularak Kavala’nın tutukluluğunun devamını istedi.
Ara kararını açıklayan mahkeme, firari sanıklar hakkındaki yakalama emirlerinin infazının beklenmesine, tutuksuz sanıklardan İnanç Ekmekci hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine, tanıkların bir sonraki celse hazır edilmesine hükmetti. Mahkeme, suçun vasıf ve mahiyeti, somut olgu ve kanıtların varlığı, öngörülen cezanın kaçma şüphesini doğurması nedeniyle Kavala’nın tutukluluk hâlinin devamına karar vererek davayı 24-25 Aralık 2019 tarihlerine erteledi.