Expression Interrupted

Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.

Mehmet Altan:

Mehmet Altan:

  Aralarında Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da bulunduğu 17 kişinin “darbeye iştirak” suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında yazar ve akademisyen Mehmet Altan savunmasını yaptı.   İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Pazartesi günü görüşülmeye başlanan davanın ilk duruşmasının üçüncü gününde söz alan Altan, savunmasına başlarken mesleği sorulunca "Üniversite hocasıydım, KHK ile atıldım,” dedi.   Altan Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau ve Necip Fazıl’dan alıntılar yaparak hakkındaki suçlamaları reddetti; ‘’Rousseau eğer 1763 yılında yazdığı Toplum Sözleşmesi isimli eserindeki bazı ifadeleri bugün yazmış olsaydı tutuklanıp Silivri’ye gönderilir ve üç müebbetle yargılanırdı’’ dedi.   “Tabii ki FETÖ’cü bir darbeden haberdar değildim ama hukuk devletinin ne olup ne olmadığını gayet iyi biliyorum. ‘Demokrasinin katledilişine’ alkış tutmadığım için burada olduğumun bilincindeyim” diyen Mehmet Altan, “İddianameye göre İslamcılıkla alakam yok. Ama yine aynı iddianameyle ‘teokratik bir devlet kurmak’ için ‘kanlı ve vahşi bir darbe girişimine’ zemin hazırlamak gayreti içinde olmakla suçlanıyorum. İddianamenin 155. sayfasında FETÖ/PDY örgütünün amacı; ‘Şer’î yasaların hâkim olduğu teokratik bir devlet kurmak...’ olarak tanımlanıyor. Sosyal yaşantım nedeniyle üye olamayacağım bir İslamcı terör örgütü, teokratik devlet kursun diye mi darbe zeminini yaygınlaştıracağım?” diye sordu.   2012 yılından beri hiçbir gazetede yazmamasına rağmen “darbenin medya ayağına” dahil olmakla suçlandığını söyleyen Altan, hiçbir muvazzaf asker tanımadan, darbe girişiminde rol oynayan kimseyi bilmeden, “darbeden önceden haberdar olduğu” iddiasının ileri sürüldüğünü anlattı.   “Gözaltına alınmamdan bugüne kadarki yaşadıklarım düpedüz hürriyeti tahdit eylemidir, TCK 77'de tanımlanan suçun mağduruyum,” diyen Altan, “Bugün görüyorum ki hoşlanılmayan demokratlar, eleştiri yapan özgürlükçüler suç işlememelerine rağmen zorla susturuluyor. Allah’ın lütfu olduğu söylenen bu dönem hoşa gitmeyen seslerin cezalandırılmasına yöneldi. Ben cezalandırılmak istenenlerdenim,” dedi.   Dün “askerî vesayet" tarafından andıçlandığını, bugün ise aynısının "siyasi vesayet" tarafından yapıldığını söyleyen Altan, “Yakın zamanda Darbeler Komisyonu'na çağrıldım. Resmî kabulle, teşekkürle. Ne oldu da birdenbire darbeci oldum?” diye sordu.   Altan, iddianamedeki suçlamaların çıkış noktasının kendisinin darbeyi önceden bildiği iddiası olduğunu ancak bu iddiayı destekleyen hiçbir kanıtın bulunmadığını, bu tezin savcılığın görüşünden ibaret olduğunu söyledi.   14 Temmuz 2016 tarihinde Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak ile beraber katıldığı televizyon programında askerlerin siyasete müdahalesine yol açabilecek adımların eleştirildiği ve böylesi adımların yol açabileceği tehlikeler hakkında uyarılar yapıldığını söyleyen Altan, “Uyarı ile darbeye zemin mi hazırlanır?” diye sordu.   Altan kapatılan Can Erzincan TV’de yayınlanan program hakkında sorguda, o programın her perşembe düzenli olarak yapıldığını söylemesine rağmen darbe girişiminden bir gece önce özellikle yapılmış gibi algı operasyonu yapılmasını eleştirdi, “Program her hafta olduğu gibi perşembe ve her haftaki saatinde yapılmıştır. Farklı gösterip kasıtlı çarpıtmanın anlamı nedir?” diye sordu.   Darbeyi önceden bildiği suçlamasını reddeden Altan, darbe girişiminden önce Turgay Güler, Cem Küçük, Fuat Uğur gibi yazarların darbeyi haber veren yazılarından bölümler okudu.   Can Erzincan TV’nin devlet denetiminde yayın yaptığını söyleyen Altan, abisi Ahmet Altan’ın programa yaklaşan Balyoz davası ve yeni çıkan kitabı nedeniyle konuk olarak çağrıldığını anlattı.   "Darbeyi önceden bildiğimiz iddiası bir niyet okuma, o niyetin de yanlış okunması çabası olarak karşımıza çıkıyor,” diyen Altan, Ahmet Altan’ın programda darbenin önünü açabilecek girişimlere karşı uyarıda bulunduğunu söyledi.   Altan, “Ahmet Altan programda ‘Seçim geliyor, iki sene sonra seçimde ne olacağını kimse bilemez’ diyor. Darbe olacağını bilen biri iki yıl sonraki seçimden, parlamentodaki muhtemel meşru gelişmelerden söz eder mi?” diye sordu.   Programdaki yorumları hakkında ise Altan, “Ben bunları derste anlatıyorum, Montesquieu, Rousseau… Bunlar tutuklama nedeni,” diye konuştu.   10 yıl öncesinden dokuz kişiyle yaptığı çok az sayıdaki telefon görüşmesi kayıtlarının iddianameye delil olarak konulduğunu söyleyen Altan, ‘’bu kişilerle telefon görüşmesi yapmak suçsa bu kişilerle görüşen diğer kişilerin de tutuklanması gerekmez mi’’ diye sordu.   1 dolar suçlaması   Evinde bulunan 1 dolar iddiasıyla ilgili olarak da evinde yurtdışı seyahatlerinden kalan çok sayıda ülkenin bozuk parasının bulunduğunu söyleyen Altan, 15 Temmuz darbe girişimiyle kendisinin gözaltına alınması arasında iki ay süre olduğunu, bu süre boyunca 1 dolar meselesinin yoğun olarak gündemde olduğunu ancak suçlu olmadığı için evindeki 1 dolarları yok etmediğini anlattı.   “Bugün olsa evimde o paralar gene dururdu,” diyen Altan, “Ben suçlu değilim, yok etmeyi kendime yakıştıramam” dedi.   Balyoz davası yazısı   Hakkındaki bir başka suçlama gerekçesi olan ve 2010 tarihinde Star gazetesinde yayımlanan “Balyoz’un Anlamı” başlıklı köşe yazısına dair olarak ise Altan, yine yazının çıktığı tarihlerde gazetelerin attığı Balyoz davasıyla ilgili başlıkları alıntıladı; tüm basın ve siyaset dünyası bu davayı konuşurken kendisinin Star gazetesinin başyazarı olarak bu meseleyi ele almamasının söz konusu olamayacağını söyledi.   Altan, “Akit 2012'de ‘Balyozu yediler’ diyor, Sabah Balyozcuların ceza almasını ‘Yaşasın Demokrasi’ diye yazmış. Çağır onları o zaman,” diye konuştu.   Bugün davanın bir kumpas olarak nitelendirildiğini anımsatan Altan, “Bir kumpas söz konusu ise bunun adresi dönemin başbakanı, adalet bakanı, savunma bakanı, içişleri bakanı olsa gerek,” dedi.   Mahkeme heyetine “Ben Çetin Altan'ın oğluyum... Burada yargılanırım ama gayrı meşru duruma düşmem,” diye seslenen Altan, “Demokrasi ve hukuk mücadelemden hiç vazgeçmedim, gene vazgeçmiyorum ve vazgeçmeyeceğim. Hukuk yerine algı operasyonu üzerinden İslamcı terör örgütüyle irtibatlı darbecilik suçlaması gibi bir zulümle karşılaştım. Anayasal haklarımın ve hürriyetimin geri verilmesini istiyorum,” dedi.   Altan savunmasının sonunda Silivri’de okuduğu Necip Fazıl’ın Müdafaalar isimli kitabında yer alan 1953’te Malatya davasındaki savunmasından bölümler alıntıladı.   Necip Fazıl’ın "Bilmiyorlar ki tarihte ve en korkunç zulüm devirlerinde fevkalâde mahkemelerin fevkalâde üstü fevkalâde müdde-i umumileri icabında vesika uyduracak kadar iffetsiz fakat hukuk ve mantık uydurmaya kalkışmayacak kadar mahcupturlar” şeklindeki cümlesini okuyan Altan, savunmasını şöyle sonlandırdı: “Aradan 64 yıl geçti. Bu kez onun manevi talebeleri olduğunu söyleyenler iktidarda. Ve gene bir zulüm var. Galiba yıllardır tek değişmeyen gerçek bu zulüm...”   Nazlı Ilıcak tahliyesini istedi   Duruşmada şimdiye kadar Nazlı Ilıcak, kapatılan Zaman gazetesinin görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı, gazetenin marka pazarlama müdürü Yakup Şimşek ve eski Polis Akademisi Öğretim Görevlisi Şükrü Tuğrul Özşengül savunmalarını yaptı. Her üç isim de darbe hazırlığından haberdar olmadıklarını söyleyip tahliyelerini istedi.   Duruşmada ilk söz hakkını alan ve 11 aydır tutuklu bulunan Ilıcak, "Ben 2013'e kadar Erdoğan'ı destekledim. Erdoğan'ın düşmanı değilim ki, sadece muhalifiyim. Onun canına kast edilen bir darbeyi neden isteyeyim?" diye sordu.   15 Temmuz gecesi attığı darbe karşıtı Twitter mesajlarını mahkemede okuyan Ilıcak, "Benim kimliğim bir teokratik darbeye uyar mı? Ben niye Fethullah Gülen'in Türkiye'nin başına geçmesini isteyeyim?" dedi.   Ilıcak, “Hayatı boyunca darbelerle uğraşan ben FETÖ’cü denerek hakarete uğruyorum. Böyle bir suçlamayla karşı karşıya olmak beni rencide ediyor,” diye konuştu.   14 Temmuz gecesi Can Erzincan TV’de yayınlanan ve Ahmet Altan’ın konuk olarak katıldığı program hakkında ise Ilıcak, Ahmet Altan’ın o programda darbeden bahsetmediğini, mevcut şartların iki yıl içinde seçimle değişeceği öngörüsünde bulunduğunu, kendisinin de bunu desteklediğini söyledi.   Kendisinin hükümete verdiği desteğin 17-25 Aralık 2013 soruşturmalarıyla sonlandığını anlatan Ilıcak, meselenin mahkemeye intikal etmeden üstünün kapatıldığını, bunun kendisini rencide ettiğini söyledi. Ilıcak, “Buna FETÖ'nün bir kumpası da diyebiliriz ama olay karanlıkta kaldı, bu ülkemiz açısından sıkıntı yarattı,” dedi.   Balyoz davası konusunda ortaya delil diye konan belgelerin sahte olabileceğini ancak bunu anlamanın uzmanlık gerektirdiğini söyleyen Ilıcak, “Ben mecbur muyum Balyoz tamamen kumpastı demeye? Tamamen kumpas olmadığına inanmak niye FETÖ'nün dümen suyuna girmek olsun?” diye sordu.   “Ben 12 Eylül'de Sağmalcılar'da yattım. Gençtim. Bedel öderim. Ama şunu da söyleyeyim şimdi biraz tahammül sınırını aşıyor,” diyen Ilıcak bu yaştan sonra Türkiye’yi terk etme niyetinin, kaçma ihtimalinin olmadığını söyledi, tahliyesini istedi.   Duruşmanın bugün yapılacak son bölümünde Ahmet Altan’ın savunma yapması bekleniyor. Altan kendi talebi üzerine duruşmaya SEGBİS sistemiyle Silivri’den katılıyor.    

Yukarı