Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Gazete Karınca haber sitesinin eski imtiyaz sahibi olan gazeteci Necla Demir hakkında 2018 ve 2020 yıllarında iki ayrı iddianame düzenlendi.
Demir hakkındaki ilk soruşturma, Gazete Karınca’da yayımlanan haberlerin Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) ihbar edilmesiyle başladı. İhbarı değerlendiren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Demir hakkında, 21 Ocak 2018’de soruşturma başlattı. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü de 8 Mayıs 2018 tarihinde Gazete Karınca’nın yayınları ile ilgili “Türkiye’nin işgal devleti olarak gösterildiğini” iddia eden bir rapor hazırladı.
Soruşturmayı tamamlayan savcılık, 7 Aralık 2018 tarihinde iddianamesini tamamladı. İddianamede Demir’e, Gazete Karınca’nın internet sitesinde 21 Ocak 2018 ile 25 Mart 2018 tarihleri arasında yayımlanan 15 haber nedeniyle “Zincirleme şekilde terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması yöneltildi.
Üç sayfalık iddianamede, “haberlerin bir bütün halinde incelenmesinde tek taraflı ve tarafgir haber ve yorumlara yer verildiği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin'e yönelik operasyonunun işgal, işkence ve sivil katliamı olarak gösterilmeye çalışıldığı, bu şekilde PKK/KCK ve bu örgütün Suriye uzantısı olan PYD/YPG lehine haber verilmeye özen gösterildiği kanaatine varıldığı, şüphelinin paylaştığı içeriklerin PKK/KCK ve Suriye uzantısı PYD/YPG silahlı terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren eylemlerini övücü ve meşru gösterici nitelikte olduğu” ifadelerine yer verildi.
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılamanın ilk duruşması 23 Mayıs 2019 tarihinde görüldü. Duruşmada savunmasını yapan Demir, suçlama konusu haberlerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında gazetecilik faaliyeti çerçevesinde yapıldığını söyledi. Demir, iddianamenin hukuka ve basın özgürlüğüne aykırı olduğunu ifade ederek beraatını talep etti.
İlk duruşmada esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, Demir’in cezalandırılmasını istedi.
11 Ekim 2019 tarihinde görülen üçüncü duruşmada Demir, ilk duruşmada yaptığı, ancak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’ndeki (SEGBİS) arıza nedeniyle kayda geçmeyen savunmasını tekrar etti ve beraatını istedi.
Kararını açıklayan mahkeme, “atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı” gerekçesiyle Demir’in beraatına hükmetti.
“Cumhurbaşkanına hakaret” davası
Gazete Karınca’daki “bir kısım yazı ve paylaşımların suç içerdiği” iddiasıyla yapılan bir ihbarı değerlendiren İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Demir hakkında 11 Ocak 2019’da soruşturma başlattı. Soruşturmanın ardından 3 Şubat 2020 tarihinde iddianamesini tamamlayan savcılık, Demir’in “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan cezalandırılmasını istedi.
İddianamede, Gazete Karınca’da 10 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan “RedHack üyeleri konuştu: Neden Albayrak'ı hacklediler?” ve 6 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan “Wikileaks belgelerinden: Erdoğan ülkeyi sivil çatışmaya sürüklüyor” haberlerinde “cumhurbaşkanına hakaret” suçunun işlendiği öne sürüldü.
İstanbul Bakırköy 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen davanın ilk duruşması 13 Mayıs 2020 tarihinde görülecekti. Ancak Covid-19 tedbirleri nedeniyle duruşma görülmeden 8 Ekim 2020 tarihine ertelendi.
Davanın 8 Ekim 2020 tarihli duruşmasında savunmasını yapan Demir, söz konusu haberlerin hakaret içeriği taşımadığını belirterek, beraatını talep etti.
Esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, suçlamaya konu haberlerde hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığına ve paylaşımların eleştiri niteliğinde kaldığına dikkat çekerek Demir’in beraatını istedi.
Mahkeme, 28 Ekim 2020 tarihinde görülen üçüncü duruşmada Demir’in beraatına karar verdi. Mahkemenin aynı gün çıkan gerekçeli kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına atıf yapılarak, “siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği ve bu durumun demokratik toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olduğu” ifade edildi.