Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Fincancı, Önderoğlu ve Nesin, Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katıldıkları için “örgüt propagandası”, “suç işlemeye tahrik” ve “suçu ve suçluyu övme” suçlamalarıyla yargılanıyordu
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla 2016 yılında düzenlenen Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katıldıkları için “terör örgütü propagandası yapmak”, “suç işlemeye tahrik”, “suçu ve suçluyu övme” suçlamalarıyla yargılanan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve Gazeteci-Yazar Ahmet Nesin’in 11. duruşması 17 Temmuz 2019 günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
P24’ün takip ettiği duruşmada sanıklardan Şebnem Korur Fincancı ile sanık avukatları hazır bulundu. Duruşmayı, HDP Milletvekili Ahmet Şık, IPI, AB Delegasyonu, Af Örgütü, Article 19, TGS, RSF, Britanya Elçiliği, Norveç PEN, İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı temsilcilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda hak savunucusu izledi.
Duruşma savcısı, önceki celse sunduğu mütalaasını tekrar ederek, Fincancı, Önderoğlu ve Nesin’in “terör örgütü propagandası yapmak”, “suç işlemeye tahrik”, “suçu ve suçluyu övme” suçlamalarıyla cezalandırılmalarını istedi.
“Yurttaşlık görevimi yaptım”
Esasa karşı savunması sorulan Fincancı, Barış Akademisyenleri hakkında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı beklendiğini ve Eylül’de Yargı Reformu Paketi değişimlerinin olacağını belirterek, söz konusu değişikliklerin değerlendirilmesi için süre talep etti. Önceki celse süre talep edildiğini hatırlatan mahkeme, Fincancı’nın talebini reddetti.
Mütalaaya karşı nihai savunmasını yapan Fincancı, yargılamanın başladığı tarihten bu yana 3 yıl 27 gün geçtiğini anımsattı. Fincancı, “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına 30 Mayıs 2016 tarihinde katıldım. Gazete binasına gittiğimde duvarlarda gördüğüm gazetenin değişen isimleriydi. Özgür Gündem, her seferinde sözünü söyleyebilmek için ismini değiştirerek yayın hayatına devam etmiş. Bizim sorumlu yurttaşlar olarak devleti denetleme yükümlülüğümüz vardır. Sorumlu yurttaş tanımı düşünmeyi öngörür. İnsan hakları savunucusu olarak sorumlu yurttaşlık görevimi yaptım ve ifade özgürlüğü hakkımı kullandım. Suçlamalarınızı kabul etmiyorum” dedi.
“Bu ceza davalarının amacı baskı yaratmak”
Erol Önderoğlu’nun avukatlarından Tora Pekin, süre talebine ilişkin dilekçe sunduklarını söyledi. Pekin, Yargı Reformu kapsamında somut iki değişiklik yapılacağını ve bu değişikliklerin doğrudan bu dava ile ilgili olduğunu söyledi: “Yapılacak değişikliklerden ilki TMK 7/2 (örgüt propagandası) kapsamında; diğeri ise ifade özgürlüğü davalarında yalnızca istinafın yeterli olmayacağı Yargıtay yolunun da açık olacağına ilişkin. Erken verilecek bir mahkûmiyet kararında Türkiye’nin hiçbir yararı yok. Bekleyelim değişiklik yapılsın AYM kararını açıklasın.” Bunun üzerine araya giren mahkeme başkanı, “Avukatların savunmalarında ceza çıkacağı yönünde koşullanma hissediyorum. Beklememizi gerektirecek durum yok. Savunmanıza devam edin” dedi. Pekin, önceki savunmalarını tekrarlayarak beraat talebinde bulundu.
Önderoğlu’nun avukatlarından Fikret İlkiz de söz alarak, “Davanın özü Basın Kanunundan kaynaklanıyor. Şimdiye kadar hiçbir mahkeme yargılamanın Anayasaya aykırı olduğu yönündeki itirazımızı dikkate almadı. Şimdi de AYM kararını beklemeye gerek olmadığını söylüyorsunuz. İfade özgürlüğü ile ilgili değişikliği bir vaat olarak ortaya koyup insanları umutlandırıyorsanız, insanların bu değişikliği beklemesi olağandır. Bu kadar insan gazeteyle dayanışmak için bir araya geliyorsa o zaman verilecek olan mahkûmiyet cezalarının tümü dayanışmanın cezalandırılmasıdır. Bu ceza davaları ve mahkûmiyet kararları, baskı yaratmak amacıyladır. Biz AYM kararlarının beklenmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Suçun şahsiliği ilkesi ihlâl ediliyor”
Ahmet Nesin’in avukatı Özcan Kılıç, önceki celse soruşturmanın genişletilmesini talep etmesine rağmen mahkemenin bir adım atmadığını söyledi. Kılıç, “Bu dosyada suçun şahsiliği ilkesi de ihlâl ediliyor. Sanıklar yazmadıkları ve eser sahibi belli olan haberlerden yargılanıyor” dedi.
Şebnem Korur Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu, Yargı Reformu Paketiyle yapılacak değişikliğin söz konusu davaya doğrudan etki edeceğini belirterek, “Yargılamanın varacağı sonuç itibarıyla sizden süre talep etmemiz bu şartlarda haklı bir gerekçe. Şu anda bir karar vermeniz savunma hakkının ihlâli olacaktır” diye konuştu. Mahkeme başkanı araya girerek, “AYM’de benzer başvurular bekliyoruz ama burada oradaki bireysel başvurunun sonucunun beklenmesini gerektirmeyecek nihai bir karara vardık” dedi ve süre talebini reddetti.
Fincancı’nın avukatlarından Ömer Kavili, “2001 yılında Türkiye’de idam cezası kaldırıldı. Karar yasalaşma aşamasındayken Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi kararı beklememiş ve Yargıtay mahkemenin bu kararını bozmuştu. Bunu mahkemenin bilgisine sunmak istiyoruz” dedi.
“Yargılama zaman kaybı”
Savunmaların ardından son sözü sorulan Fincancı, “Akademisyenler olarak her günümüz Çağlayan’da geçiyor. Bir hekim olarak size bu tesislerin layık görülmesini de üzücü buluyorum çünkü sağlıksız bir ortamda çalışıyorsunuz. Beraat kararı ifadesini doğru bulmuyorum. İşlemediğimiz bir suç için burada bulunuyoruz. Bu yargılamayı insan hakları mücadelemize engel olarak görüyorum. Bu yargılanma sizin ve bizim açımızdan bir zaman kaybı. Ben suçsuzum. Bir suç tanımlanacaksa ifade özgürlüğünü engellemenin bir suç olduğunu bir kez daha söylemek isterim” dedi.
Savunmaların tamamlanmasının ardından mahkeme, sanıkların üzerine atılı suçların yasal koşulları oluşmadığından Fincancı, Önderoğlu ve Nesin’in tüm suçlamalardan ayrı ayrı beraatlerine karar verdi.