Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Gazeteci Seda Taşkın’ın 7,5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davanın ilk temyiz duruşmasında savcı istinaf talebinin reddedilmesini istedi. Dava 15 Mayıs’a ertelendi PELİN BUZLUK, ANKARA Mezopotamya Ajansı muhabiri Seda Taşkın’ın “terör örgütü propagandası yapmak” ve “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçlarından toplam 7 buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldığı davanın ilk temyiz duruşması 20 Mart günü görüldü. P24 duruşmayı, Seda Taşkın’ın SEGBİS aracılığıyla beyanda bulunduğu Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nin salonundan takip etti. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi’nce görülen duruşmada, Taşkın ve avukatları iddianamede yöneltilen suçların herhangi bir dayanağı olmamasına rağmen ilk derece mahkemesi tarafından hüküm verildiğini söyledi. Savunmaların ardından görüşü sorulan bölge mahkemesi savcısı istinaf talebinin reddi yönünde mütalaa verdi. Mahkeme, avukatların savcının mütalaasına karşı savunma hazırlamak için ek süre taleplerini kabul ederek davayı 15 Mayıs’a erteledi. Dava kapsamında bir yıl süreyle tutuklu kalan Taşkın savunmasında gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılandığını ifade etti. Gözaltına alındığı ve hakkındaki soruşturmanın açıldığı Muş’a haber yapmak için gittiğini söyleyen Taşkın, “Yargılama süreci boyunca sürekli polis baskısı ve şiddeti gördüm. İhbar mailinden başlayarak bunun bir polis gösterisi olduğunu düşünüyorum” dedi. “Mesleğimi seviyorum” Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında muhalif medyanın “demokrasinin göstergesi” olduğu belirtilirken cezaya dayanak olarak kendisinin muhalif bir gazeteci olmasının gösterilmesindeki tutarsızlığa dikkat çeken Taşkın, “Yaptığım haberler arasında kültür-sanat haberleri elenmiş ve seçilen haberler üzerinden gerekçe oluşturulmuş” ifadelerini kullandı. Kimlik belgesindeki ismini neden kullanmadığına ilişkin soruya verdiği yanıtta Taşkın doğumundan beri Seda ismini kullandığını ve gerekirse öğretmenlerine kadar tanık göstererek bunu kanıtlayabileceğini ifade etti. Taşkın, “Burada ne karar çıkarsa çıksın gazeteciliği sürdüreceğim, mesleğimi seviyorum” sözleriyle savunmasını noktaladı. Taşkın’ın avukatlarından Gulan Çağın Kaleli, Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adîl bir yargılama yapılmadığını söyledi. Taşkın hakkındaki ihbar mailinin emniyete ait bir uzantısı bulunan bir mail adresi tarafından gönderildiğinin saptanmasına rağmen mahkemenin defalarca ihbarı yapan kişinin araştırılması yönündeki talepleri reddettiğini söyleyen Kaleli, “Kültürel haberler yapmak üzere bölgeye giden müvekkilimin bütün haberlerini dosyaya sunduk ancak bunların hiçbirisi dikkate alınmadı. Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek ve örgüt propagandası suçları için kurgu hazırlanmaya çalışılıyor” dedi. Kaleli sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk olarak örgüt üyeliği suçlaması yöneltilmişti. Dayanak bulunamadığı için örgüte bilerek ve isteyerek yardım suçundan hüküm kuruldu. Ancak bunun için de dayanak yok. Müvekkilimin Dicle Haber Ajansı’nda çalışması gerekçe gösterilmiş. Dicle Haber Ajansı yetkililerinin yargılandığı davada somut delil bulunamaması nedeniyle beraat kararı verilmiştir.” Dicle Haber Ajansı (DİHA) yöneticileri Dicle Müftüoğlu ve Zekeriya Güzüpek’in örgüt üyesi olmak suçundan beraat ettikleri davanın gerekçeli kararını mahkemeye sunan Kaleli, bu hüküm ve tutuklamaların basın özgürlüğü önünde engel olduğunu da hatırlatarak Taşkın’ın beraatini talep etti. Salondaki polislerden gözdağı Taşkın’ın bir diğer avukatı Ebru Akkal da iddiaların herhangi bir bulgu veya belgeye dayandırılmadığını vurguladı. Taşkın gibi Ankara’dan duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Akkal, soruşturmanın Cumhuriyet savcısının talimatı olmaksızın yürütüldüğünü, bu nedenle de usûle aykırı olduğunu söyledi. “Mahkûmiyet hükmü bu delillerle kurulamaz. Ceza hukuku niyet okuma hukuku değildir” diyen Akkal, ayrıca Ankara’daki mahkeme salonunda bulunan polis görevlilerinin tavrından da yakındı. Salonda 4-5 polis memuru olduğunu aktaran Akkal, “Neden geldiklerini sorduğumuzda ‘çıkışta anlarsınız’ diyorlar” ifadelerini kullandı. Savunma ve beraat taleplerinin ardından söz alan bölge savcısı, istinaf talebinin reddedilmesi yönünde mütalaada bulundu. Savcının mütalaası üzerine avukatlar ayrıntılı beyanlarını hazırlamak için mahkemeden ek süre talep etti. Ek süre talebini kabul eden mahkeme heyeti bir sonraki duruşmanın 15 Mayıs günü görülmesine karar verdi. Taşkın, 20 Aralık 2017 tarihinde haber yapmak için bulunduğu Muş’ta “hakkında ciddi bir ihbar var” denilerek dört gün gözaltında tutulmuş, savcının tahliyesine itirazı üzerine 23 Ocak 2018 günü Ankara’da tutuklanarak cezaevine sevk edilmişti. Dava boyunca Taşkın gözaltında kaldığı sürede terörle mücadele ekipleri tarafından çıplak aramaya tabi tutulduğunu, darp edildiğini ve psikolojik baskı gördüğünü söylemişti. Taşkın, Muş’ta görülen dört duruşmanın ardından 10 Ekim 2018’de Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “örgüt üyesi olmadan örgüte yardım ve yataklık” suçundan 4 yıl 2 ay, “örgüt propagandası” suçundan ise 3 yıl 4 ay olmak üzere toplamda 7 buçuk yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Karara itirazın ardından Taşkın 17 Ocak 2019 tarihinde Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi’nin tensip ara kararı ile Sincan Cezaevi’nden tahliye olmuştu.