Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar, gazeteci Sedat Yılmaz ve Yeni Yaşam gazetesine “gerçeğe aykırı ifadelerle kişilik haklarının zedelendiği” iddiasıyla 150 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı
CANSU PİŞKİN, İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı ve Baykar Savunma Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, Yeni Yaşam gazetesinin 23 Kasım 2021 tarihli nüshasında “Erdoğan ailesi ve devlet Bayraktar’ın satış mümessili gibi: Aile boyu savaş ticareti” başlığıyla ve 22 Kasım 2021 tarihinde gazetenin internet sitesinde “Bayraktar SİHA’lar hangi ülkeye nasıl satılıyor” başlığıyla yayımlanan haber nedeniyle Yeni Yaşam gazetesine ve gazeteci Sedat Yılmaz'a 150 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı.
Davanın ilk duruşması 16 Mayıs 2022 tarihinde Bakırköy 14. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülecek.
Baykar tarafından üretilen SİHA'ların son dönemde sıklıkla iç ve dış kamuoyunun gündemine girdiğini belirten dava konusu haberde, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, damadı Selçuk Bayraktar’ın başında olduğu grubun ürettiği Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) Bayraktar TB2’nin pazarlamasını bizzat yaptığı" ve çeşitli ülkelere Türkiye tarafından verilen hibelerin ardından bu ülkelerin SİHA satın aldığı tespitlerine yer veriliyor.
Bayraktar’ın avukatları tarafından Bakırköy 14. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan dilekçede, suçlama konusu haberlerde kullanılan ifadelerin “basın özgürlüğü, haber yapma, bilgi verme amacı olmadığı, hakaret ve iftira içerdiği” iddia edildi. Dava dilekçesinde, “Davalılar yalan ve dayanaksız şekilde müvekkilin Sayın Cumhurbaşkanı ile akrabalık ilişkisi sebebiyle devletin tüm bürokrasisinin müvekkilin personeli gibi hareket ederek İHA ve SİHA sistemlerinin pazarlamasını gerçekleştirdiğini yazmıştır. Davalı, dava konusu yapılan yayında, ‘Erdoğan’ın aile şirketi,’ ‘Pazarlama elemanı diplomatlar,’ ‘Önce hibe sonra satış,’ ‘Hibeler Bayraktar’a mı dönüyor’ şeklinde gerçek dışı başlıklar atarak müvekkilin haklarına saldırıda bulunmuştur” ifadelerine yer verildi.
“Kamu yararı güdülmemiş”
Dava konusu haberin “basın özgürlüğüyle bağdaşmadığının” ve “kamu yararı gütmediğinin” ileri sürüldüğü dilekçede, “Davalılar herhangi bir araştırma yapmaksızın kamuoyunu yalan ve uydurma bilgilerle donatarak müvekkili itibarsızlaştırmak amacıyla bu yazıyı yayınlamışlardır. Söz konusu yayında hangi kamu yararı güdüldüğü anlaşılmamıştır. Dava konusu haber içeriğindeki yalan ve uydurma ifadelerin bilgi verme, haber yapmayla ilgisi olmadığı gibi basın özgürlüğüyle bağdaşması kesinlikle mümkün değildir. Davalı açıkça kişilik haklarına saldırma ve zarar verme kastıyla hareket etmiş, müvekkilin halkın nazarında ulaştığı onur ve itibarını zedelemiştir” denildi.
Anayasa ile basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığını ancak basın özgürlüğünün sınırsız olmadığının ifade edildiği dilekçede, “Gerek yazılı ve gerekse görsel basın kamu yararı işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır” denildi.
“Devlet bürokrasisi övünüyor davacı kişilik hakkı ihlali sayıyor”
Yılmaz’ın avukatı Sercan Korkmaz, Bayraktar’ın avukatlarının dava dilekçesine cevap olarak sunduğu dilekçesinde davanın reddini istedi. Devlet yöneticileriyle özel firmalar arasındaki ilişkinin kamusal bir konu olduğuna dikkat çeken Korkmaz dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Hele hele söz konusu ilişkinin içine akrabalık bağları da giriyorsa bir gazeteci kamu adına hareket etmek ve bu konuda daha zorlayıcı, araştırmacı, kamuoyunu aydınlatıcı davranarak tartışmaya, denetlemeye ve sorgulamaya yöneltici haberler yapmak sorumluluğundadır. Gazetecilik toplum adına yürüttüğü denetim görevini tam da bu tür ilişkileri araştırma, inceleme, sorgulama ve yorumlama için vardır. Kamu kaynaklarının adil, şeffaf, eşit ve evrensel hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığını basın çalışanları da toplum adına takip eder. Bu nedenledir ki siyasi iktidar ve büyük bütçeli ticari işletmeler sadece methiyelerin değil aynı zamanda eleştirel bakış açısına sahip analiz ve yorumlar içeren yazı ve haberlerin de var olacağını kabul etmelidirler.”
SİHA’ların pazarlamasına dair bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendi açıklamaları olduğunu belirten Korkmaz, “Devlet bürokrasisinin ve Cumhurbaşkanı’nın överek ve övünerek bahsetmiş olduğu bu konunun davacı tarafça kişilik hakkı ihlali sayılması ironiktir. Haberde yer alan olay, olgu ve iddialar ‘görünen gerçeklik’ kuralı bağlamında, yorum yapmak için yeterli ve uygun nitelikte olup, güncellik değerine, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılığa sahip ve dayanakları açıkça ortaya konulmuştur. Bu durumda, yazının içeriğine konu yapılan olayların tamamen gerçeği yansıtmadığından söz etmek mümkün değildir” dedi.
Söz konusu haberin “haberde gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik ve konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık” kriterleri ile hukuka uygunluk taşıdığını söyleyen Korkmaz, davanın reddini istedi.
Bayraktar geçtiğimiz günlerde yine İHA ve SİHA satışlarıyla ilgili yorumları nedeniyle gazeteci Şirin Payzın ve Halk TV’ye 150 bin TL’lik tazminat davası açmıştı.
Bayraktar’ın Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3) ise gazeteci Çiğdem Toker hakkında da 2019’da yayımlanan bir yazısı nedeniyle 80 bin TL tazminat talebiyle dava açmış, mahkeme 31 Mart 2022 tarihinde davayı kısmen kabul ederek Toker’i T3 Vakfına 30 bin TL tazminat ödemeye mahkûm etmişti. Kararın ardından Bayraktar Toker’i hedef göstermiş, tecrübeli gazeteci hakkında “gazeteci müsveddesi” ifadesini kullanmıştı. Bayraktar’ın ifadeleri gazetecilik örgütleri tarafından kınanmıştı.