Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Türkiye, Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması (Universal Periodic Review/UPR) çerçevesinde hazırlanan insan hakları raporunu Birleşmiş Milletler’e (BM) sundu.
BM üyesi tüm ülkelerin insan hakları durumunun, BM İnsan Hakları Konseyi bünyesinde diğer üye devletler tarafından, sivil toplum kuruluşlarının da iştirakiyle gözden geçirilmesini kapsayan Evrensel Periyodik İnceleme çerçevesinde Türkiye’deki insan hakları durumunun inceleneceği oturum Ocak ayında BM’nin Cenevre ofisinde gerçekleştirilecek. Oturum öncesi BM’ye sunulan ulusal raporda Türkiye’nin insan hakları alanında yaşanan gelişmeler ile bir önceki dönemde kabul ettiği tavsiyelere odaklanıldı.
Hazırlığı Dışişleri Bakanlığı tarafından koordine edilen ulusal rapor, Türkiye’nin 28 Ocak 2020 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan inceleme oturumunda ele alınacak. Üç buçuk saat sürecek oturumda diğer ülke temsilcileri Türkiye’ye insan haklarının geliştirilmesi için çeşitli alanlarda tavsiyelerde bulunacak.
Yasaların içerikleri ve bu yasaların uluslararası mevzuatla uygunluğuna dair bilgileri içeren ulusal rapor, şu ana başlıklar ve başlıklardan oluşuyor: İnsan haklarının korunması, ayrımcılık karşıtı önlemler, azınlıklar, din ve vicdan özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğü, barışçıl toplantı hakkı ve örgütlenme özgürlüğü, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi, eğitim hakkı, kadın hakları, çocuk hakları, engelli hakları, mülteciler, sığınmacılar, uluslararası koruma ve insan ticareti.
“OHAL hak ve özgürlüklerin korunması için ilan edildi”
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen ve iki yıl süreyle pek çok hakkın askıya alındığı Olağanüstü Hal (OHAL) döneminin amacı şu raporda şekilde açıklandı: “Özel sektör ve medyadaki varlığının yanı sıra devlet organlarına da sızmasıyla devletin güvenliğine karşı ciddi bir tehdit teşkil eden FETÖ ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi amacıyla, darbe girişiminin hemen ardından Türk demokrasisinin devamlılığının sağlanması ve hukukun üstünlüğü ile vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunması için Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmiştir.”
“Aktif ve çoğulcu medya topluluğu”
Raporun “Basın ve İfade Özgürlüğü” başlıklı kısmında, “Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü alanında uluslararası standartlardan faydalanan aktif ve çoğulcu bir medya topluluğu bulunmaktadır” ifadelerine yer verildi.
Ancak “FETÖ ile mücadele edilmesi amacıyla” ilan edildiği söylenen, OHAL döneminde çıkartılan 32 adet Kanun Hükmünde Kararname ile aralarında Alevilerin kanalı TV10, İMC TV, Hayatın Sesi Televizyonu ve Özgür Gündem’in de bulunduğu 170 medya kuruluşu kapatıldı. Haberleri suçlama konusu yapılan yüzlerce gazeteci gözaltına alındı, tutuklandı. Türkiye cezaevlerinde bugün hâlâ yüzden fazla gazeteci ve basın çalışanı bulunuyor.
Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğünü genişletmeye yönelik çabalarını sürdürmeye kararlı olduğunu belirten raporda bu bağlamda, “terörle mücadele mevzuatı da dâhil olmak üzere ulusal mevzuatın Yargı Reform Stratejisi süreci içerisinde ele alınması planlanmaktadır” deniliyor.
Raporda ayrıca, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile diğer kanunlarda yer alan erişimin engellenmesine ilişkin düzenlemelerin de gözden geçirileceği vadediliyor.
Basın kartları
Rapordaki “Basın ve İfade Özgürlüğü” başlıklı kısımda dikkat çeken bir diğer maddede ise “Yerli ve yabancı basın mensupları için medyaya özgür erişim sağlanmıştır ve mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak amacıyla kendilerine basın kartları verilmiştir. Basın kartları, basın mensupları arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin Basın Kartı Yönetmeliği doğrultusunda verilmektedir” ifadelerine yer verildi. Ancak geçtiğimiz Kasım ayında Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığının 2020 yılı bütçesi görüşüldüğü sırada basın kartlarının iptaliyle ilgili soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında “milli güvenliğe tehdit oluşturan yapılarla aidiyeti, irtibatı veya iltisakı olduğu” gerekçesiyle 685 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini duyurmuştu.
Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün kapatılarak İletişim Başkanlığı’nın kurulması ardından sarı basın kartlarının güncellenmesine ihtiyaç doğduğunu söyleyen Oktay, değişimin amacını, “usulsüz ve sahte kart kullanımının önüne geçilmesi, basın kartının prestijini artırarak basın mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmak” olarak açıklamıştı.
İngilizce olarak hazırlanan ulusal raporun Dışişleri Bakanlığı’nın web sitesinde yayımlanan Türkçe tercümesine buradan ulaşabilirsiniz.