Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Halkın Nabzı gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Artı Gerçek yazarı İshak Karakaş, 22 Ocak 2018 tarihinde geceyarısı saatlerinde İstanbul Maltepe’deki evinde polis tarafından gözaltına alındı. Karakaş’ın gözaltı gerekçesinin sosyal medya paylaşımları olduğu, Türkiye’nin “Zeytin Dalı” adıyla Suriye’nin Afrin kentine yönelik olarak 2018’in Ocak ayında başlattığı harekâta sosyal medyadan tepki gösterenler hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca re’sen başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alındığı öğrenildi. Karakaş, 26 Ocak günü çıkarıldığı İstanbul 9. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Karakaş’ın “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklu olarak yargılandığı davanın görülmesine 8 Mayıs 2018 tarihinde başlandı. Davada Karakaş dahil dokuzu tutuklu 10 sanık yer alıyor. Duruşmada savunması için söz alan Karakaş, sarı basın kartı sahibi bir gazeteci, bir barışsever ve barış aktivisti olduğunu ifade etti. “Bir parti adına veya propaganda amaçlı paylaşım yapmadığım apaçık ortada” diyen Karakaş, paylaşımlarının büyük bölümünün haber içerikli olduğunu vurguladı ve söz konusu tweetlerinin içeriklerine açıklık getirdi. Tweetleriyle bazı haberlerde gazetecilik ve etik habercilik kurallarının ihlâl edildiğine dikkat çekmeye çalıştığını söyleyen Karakaş, “Bir barışsever ve hümanist olarak [Afrin’de] sorunun savaş dışında demokratik yollarla çözülmesinin daha insani olduğunu düşünüyorum” dedi. Karakaş savunmasını, “Ben bir barış savunucusuyum, o yüzden buradayım. Siz barışın mı yoksa savaşın mı savunucususunuz? Suçsuzum, beraatimi istiyorum” sözleriyle noktaladı. Savunmaların tamamlanmasının ardından duruşmanın sonunda ara kararını açıklayan İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, “Delillerin yeterince toplanmış olması, sanıkların tutuklu kaldıkları süre, delil karartma ihtimallerinin bulunmaması, bu aşamada adlî kontrol hükümlerinin yeterli olabileceği” gerekçesiyle aralarında Karakaş’ın da bulunduğu dokuz tutuklu sanığın adlî kontrol şartıyla tahliye edilmelerine karar verdi. Sanıklara yurt dışı yasağı ve iki haftada bir karakolda imza şartı getirildi. Mahkeme davayı 18 Eylül 2018 tarihine erteledi. Halkın Nabzı gazetesi, Karakaş'ın ilk duruşmada tahliyesinden iki ay sonra, 8 Temmuz 2018 tarihinde yayımlanan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı. Davanın 18 Eylül'de görülen ikinci duruşmasında Karakaş ile birlikte sanıklardan Yaşar Yılmaz Altunbilek ve Cevdet Taş ile avukatları hazır bulundu. Avukatlar müvekkilleri hakkında uygulanan adlî kontrol tedbirinin kaldırılmasını ve duruşmalardan vareste tutulmalarını talep etti. Karakaş da, sık sık yurtdışına seyahat ettiğini belirterek yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını talep etti. Mahkeme ara kararında, adlî kontrol kapsamında uygulanan imza şartını kaldırarak sanıkların duruşmalardan vareste tutulma taleplerini kabul etti. Yurtdışı yasağının devamına hükmeden mahkeme, davayı 20 Kasım 2018 tarihine erteledi. Bu tarihte görülen üçüncü duruşmaya Karakaş'ın yanı sıra davada yargılanan sanıklardan Yücel Üney, Ömer Karakurt ve Şervan Dinçer ile avukatları katıldı. Duruşmada ara mütalaasını sunan savcı, sanıklar hakkındaki dijital inceleme raporlarının henüz tamamlanmadığını ve bu aşamada raporların dosyaya yenilik katmayacağını savunarak, mahkemeden bu ara karardan dönülmesini talep etti. Savcı ayrıca, mütalaasını hazırlayabilmek için dosyanın tebliğ edilmesini istedi. Duruşmada söz alan İshak Karakaş, gazetecilik mesleği gereği yurtdışına çıkması gerektiğini belirterek yurtdışı yasağının kaldırılmasını talep etti. Duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme, yurtdışı yasağının kaldırılması talebinin reddine karar verirken, dijital inceleme raporlarının "dosyaya katkı sağlamayacağı" kanaatiyle raporların beklenmesinden vazgeçti. Dosyanın, esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için savcıya verilmesine karar veren mahkeme, davayı 17 Ocak 2019 tarihine erteledi. Davanın dördüncü duruşması 17 Ocak günü İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanıklar ve avukatları celse arasında açıklanan mütalaaya karşı beyanda bulunarak esas hakkında savunmaların hazırlanması için süre talep etti. Mütalaada Karakaş’ın “zincirleme örgüt propagandası” suçundan cezalandırılması talep ediliyor. Duruşma sonunda açıkladığı ara kararında mahkeme, savunmaların alınmış olması nedeniyle Karakaş dâhil tüm sanıklar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı ve diğer adlî kontrol hükümlerinin kaldırılmasına hükmederek davayı 26 Mart 2019 tarihine erteledi. Davanın beşinci duruşmasının sonunda hükmünü açıklayan mahkeme, Karakaş'ın Afrin operasyonuna ilişkin paylaşımları nedeniyle “terör örgütü propagandası” suçundan 1 yıl, 6 ay, 22 gün hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.
Mahkeme Karakaş ile birlikte yargılanan sanıklardan Yücel Üney, Yaşar Yılmaz Altunbilek, Tarzan Aktan, Ömer Karakurt, Murat Demir, Şervan Dinçer ve Abdullah Yeşilbağdan'ı da “örgüt propagandası” suçundan ayrı ayrı 1 yıl, 6 ay, 22 gün hapis cezasına mahkûm etti. Hükümlerin açıklanması geri bırakıldı.
Mahkeme, aralarında Karakaş'ın da bulunduğu sekiz sanığa yöneltilen “örgüt propagandası” suçunu TCK 43/1 uyarınca “zincirleme suç” kapsamında değerlendirdi.
Aynı davada yargılanmakta olan Cevdet Taş ile Ahmet Alanç ise “örgüt propagandası” suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezalar, “zincirleme suç” kapsamında değerlendirilmedi. Hükümlerin açıklanması geri bırakıldı.