Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskının öncelikli hedefi gazeteciler ve akademisyenler. Yüzlerce gazeteci ve akademisyen hakkında soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı. Bu site ifade özgürlüğünü kullandığı için soruşturma ve kovuşturmaya uğrayanlar hakkındaki yasal süreci takip etmektedir.
Cumhuriyet gazetesinin tanınmış karikatüristi Musa Kart 31 Ekim 2016 tarihinde gazetenin diğer yönetici ve çalışanlarıyla birlikte “FETÖ ve PKK’ya üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak” gerekçesiyle gözaltına alındı.
Hakkındaki gözaltı kararını öğrendikten sonra Kart, “Bugün öne sürülen gerekçeye baktığımızda gerçekten bir komiği yaşıyoruz. Yaşanan gülünç bir durum. Bu tabloyu vicdan sahibi insanların kabul etmesi mümkün değil. Sadece karikatür çizdiğim için bugün gözaltına alınıyorum,” dedi.
Kart, 2004 yılında o zamanki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ipe dolanmış bir kedi olarak çizdiği karikatüründen dolayı “kişilik haklarına saldırı” suçlamasıyla tazminat ödemeye mahkum edilmesiyle gündeme gelmişti. Karar daha sonra Yargıtay’ca bozulmuş ve yeniden yargılama sonucunda tazminat talebi reddedilmişti.
5 Kasım 2016 tarihinde Kart, kendisiyle birlikte gözaltına alınan sekiz diğer kişiyle birlikte tutuklandı.
Daha sonra hazırlanan ve İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede Kart hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlamalarıyla 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası istendi.
Kart savunmasında gazetenin terör örgütleri ile bağlantısı olmadığını, gazetede darbe girişimine yönelik çok sert yazılar yayımlandığını ve kendisinin gazetenin yayın politikasında ya da atılacak başlıklar konusunda yetkisi olmadığını söyledi.
İddianamede Kart hakkındaki suçlamalara dayanak olarak ByLock kullanıcısı olduğu iddia edilen iki kişiyle ve hakkında “FETÖ/PDY silahlı terör örgütünden dolayı soruşturma bulunan” dört kişiyle iletişim kaydının olması; 2013 yılından sonra Cumhuriyet Vakfı’nın yönetimine gelen ve “radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket etmesi” ve tanık beyanları gösterildi. Savcılık, Cumhuriyet Vakfı yönetiminin Kart ve diğer üye ve yöneticilerce kanunsuz olarak ele geçirildiğini ve “Cumhuriyet gazetesinin silahlı terör örgütlerinin (FETÖ/PDY, PKK/KCK, DHKP/C gibi) eylemlerini meşru göstermeye yönelik” yayın yaptığını öne sürdü.
Kart hakkında terör suçlamasıyla 15 yıla, “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla da 14 yıla kadar olmak üzere toplam 29 yıla kadar hapis cezası istendi.
Kart’la birlikte diğer Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin yargılandığı davanın ilk duruşması 24-28 Temmuz tarihlerinde İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Kart 24 Temmuz günü mahkemeye sunduğu savunmasında tüm suçlamaları reddettiğini, bir tatil rezervasyonu için yaptığı aramanın bile “terör örgütüyle irtibat” olarak sayıldığını söyledi. Kart, “Bodrum’da deniz manzaralı bir odada 3 gün kalmayı umarken, Silivri’de beton manzaralı hücrede 9 ay kaldım. Yaşadıklarım bir rezervasyon hatası diye geçiştirilecek gibi değil!” dedi. Kart'ın mahkemede yaptığı savunmanın tam metnini buradan okuyabilirsiniz.
Duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme, aralarında Kart'ın da bulunduğu yedi tutuklu Cumhuriyet çalışanının tahliye edilmesine karar verdi. Kart, 28 Temmuz günü akşam saatlerinde serbest kaldı.
Kart'ın tutuksuz olarak yargılandığı davanın ikinci duruşması 11 Eylül’de Silivri cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda görüldü. Tahliye kararı çıkmayan duruşmayla ilgili habere buradan ulaşılabilir.
Davada üçüncü duruşma ise 25 Eylül günü Çağlayan’da görüldü. Üç tanığın dinlendiği duruşmanın sonunda Cumhuriyet köşe yazarı Kadri Gürsel tahliye edildi.
Davanın 31 Ekim’de görülen dördüncü duruşmasında adlî bilişim uzmanı Tuncay Beşikçi ByLock kullanımıyla ilgili ifade verdi. Duruşmada mahkemeye soruşturma savcısınca gönderilen yeni bir belge sanık avukatlarının itirazına rağmen sunulurken yine tahliye kararı çıkmadı.
Davanın 25 ve 26 Aralık’ta görülmesi planlanan beşinci duruşması ise tutuklu sanıklardan Ahmet Şık’ın savunmasının “siyasi” olduğu gerekçesiyle kesilip Şık’ın salon dışına çıkarılmasıyla beklenenden kısa bir sürede sona erdi. Duruşmanın ilk günü mahkeme başkanının Şık’ı “duruşma düzenini bozma” gerekçesiyle salon dışına çıkarttırmasının ardından Cumhuriyet avukatları reddi hâkim talebinde bulundu. Mahkeme heyeti bunun üzerine duruşmada dinlenmesi beklenen iki tanığın dinlenmesinin mümkün olmayacağına karar verdi ve ara karara geçildi. Mahkeme ara kararında tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin ve diğer sanıklara uygulanan adlî kontrol tedbirlerinin devam etmesine hükmederken, davayı 9 Mart 2018 tarihine erteledi.
Davanın 9 Mart’ta Silivri'de görülen altıncı duruşmasında mahkeme tutuklu üç gazeteci sanıktan Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık’ın tahliyesine karar verirken, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutukluluk hâlinin devamına hükmetti.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında dava dosyasının esas hakkında mütalaa için savcıya gönderileceğini açıklarken, bir sonraki duruşmanın ise 16 Mart’ta yine Silivri'de görülmesine karar verdi.
Cumhuriyet davasının 16 Mart’ta görülen yedinci duruşmasında mütalaasını açıklayan savcı, aralarında çizer Musa Kart'ın da bulunduğu 13 Cumhuriyet gazetesi çalışanı hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım suçundan” 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep etti.
Mahkeme, esas hakkında mütalaaya karşı savunmaların alınacağı bir sonraki duruşmanın 24-27 Nisan tarihleri arasında dört gün boyunca Silivri’de görülmesine hükmetti.
Davanın 25 Nisan günü sona eren karar duruşmasında mahkeme 14 gazete çalışan ve yöneticisine 8 yıl 1 ay 15 güne varan hapis cezaları verdi.
Davayı gören İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi karikatürist Musa Kart'a “terör örgütüne yardım” suçlamasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezası verilmesine hükmetti. Mahkeme tüm sanıkların “görev nedeniyle güveni kötüye kullanmak” suçlamasından beraatlerine karar verirken, mahkûmiyet alan tüm tutuksuz sanıklara adlî kontrol uygulanmasına karar verdi.
Davada haklarında yakalama kararı bulunan Can Dündar ve İlhan Tanır’ın dosyalarının ise ayrılmasına karar verildi.
İstinaf mahkemesi kararı
İstinaf mahkemesi olarak görev yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 18 Şubat 2019 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararını onadı.
Mahkeme, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında “usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu” gerekçesiyle istinaf başvurularının reddine karar verdi.
Kararın tam metnine bu bağlantıdan ulaşılabilir.
Karar, beş yılın altında hapis cezasına çarptırılan Musa Kart, Kadri Gürsel, Bülent Utku, Güray Öz, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’in cezalarının kesinleştiği anlamına geliyor.
Beş yılın üzerinde hapis cezalarına çarptırılan Ahmet Şık, Akın Atalay, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Murat Sabuncu ve Orhan Erinç yönünden ise kararın Yargıtay’da temyiz yolu açık bulunuyor.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının istinaf mahkemesince onanmasının ardından, cezaları beş yılın altında olan Musa Kart ve diğer yedi kişi için kararın kesinleşme şerhi 19 Nisan 2019’da UYAP sistemine yüklendi ve bu sekiz kişi için cezaevine geri dönüş süreci başlamış oldu. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi kesinleşme kararını 25 Nisan'da infaz savcılığına yolladı. İnfaz savcılığı da Kart ve diğerleri hakkında yakalama kararı çıkarıp emniyete yolladı. Savcılık, Kadri Gürsel’e ise ceza miktarının az olması nedeniyle davetiye gönderdi.
Yakalama kararını beklemeden aynı gün Kocaeli Adliyesi’ne giderek teslim olan Musa Kart, Güray Öz, Önder Çelik, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper infaz işlemlerinin tamamlanmasının ardından 25 Nisan'da Kandıra Cezaevi’ne gönderildi.
Kart'ın infaz hükümleri gereğince cezaevinde 1 yıl 23 gün kalması bekleniyor.
Anayasa Mahkemesi başvurusu
Aralarında Musa Kart'ın da bulunduğu altı eski Cumhuriyet gazetesi çalışanının (Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Güray Öz, Musa Kart) başvurusunu 2 Mayıs 2019 günü karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlâl edilmediğine hükmetti.
Genel Kurul kararında, "Suçlamaya konu yazı, haber ve sosyal medya mesajlarında kullanılan dil, yayımlandıkları tarihlerde toplumda algılanışı ve insanlar üzerindeki etkisi, yazıların bağlamıyla birlikte dikkate alındığında soruşturma makamlarının başvurucuların suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki değerlendirmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez" denildi.
Kararın tam metnine bu bağlantıdan erişilebilir.
Yargıtay kararı ile tahliye
Cezası beş yılın üzerinde olan eski Cumhuriyet çalışanlarının temyiz isteğini 12 Eylül 2019 günü karara bağlayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, davada verilen mahkûmiyet kararlarını bozdu.
Daire, bozma kararının aynı suçtan yargılanan ancak mahkûmiyet hükümleri istinaf mahkemesinde kesinleşen Musa Kart, Güray Öz, Bülent Utku, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör ve Hakan Kara’ya da sirayet ettirilmesine hükmetti. Daire, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Hükmün bozulmasının temyiz isteminde bulunmamış diğer sanıklara da uygulanacağı”nı düzenleyen 306. maddesi gereğince mahkûmiyet hükmünün kesinleşip infaza başlanmış olması nedeniyle ileride bir hak kaybına sebebiyet vermemek açısından bu kişilerin cezalarının infazının durdurulmasına karar verdi. Yargıtay’ın kararından sonra Musa Kart, Hakan Kara, Güray Öz, Önder Çelik ve Mustafa Kemal Güngör 12 Eylül 2019 günü tutuklu bulundukları Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nden tahliye edildi. Daire, sanıklar Musa Kart, Hakan Kara, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Bülent Utku hakkında yurtdışına çıkış yasağı uygulanmasına hükmetti.
Karar, gerekçesi yazıldıktan sonra yeniden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidecek.